5 Eylül 2009 Cumartesi

İşe Servisle Mi,Yoksa Arabayla Mı Gitmeli..?‏

Şirketin servisi varsa,kapının önünde de araba varsa,erkeğin paradoxudur ertesi gün işe servisle veya arabayla gitmek.Benim de sık sık yaşadığım bu dilemmaya bir çözüm bulmak şart oldu artık.İşte günahıyla,sevabıyla,avantajıyla,dezavantajıyla derin ulaşım paradoxu:

Servis her gün aynı saatte yetişilmesi gereken,hatta bazılarına göre de "bekletilmez,beklenir" bir mahluktur.Bunu çıkaran da "Ersoylar"dır.Servis aracının götünü bu kadar kaldıran şey ise,aslında bir toplu taşıma aracı olmasıdır.Her gecikilen dakika,orta koltukta oturan ablam için daha fazla uyku ve ofise daha geç gitme imkanı sunmasına rağmen,Türk'ün birbirini her fırsatta boklama özelliğinden dolayı,tavır ve iğneleyici söz olarak döner bekletene.Sonuç olarak kalkan göt ne aracın,ne şöföründür.Orta koltuktaki ablanındır.Tüm bunlara rağmen sen de servis aracında uyku uzatmalarını oynabilir,ofise girerken,uykudan yeni kalkmış,şiş surata sahip olabilirsin.

Kendi aracınla gitmenin en büyük avantajı budur.İstersen tuvalette 10 dakika daha fazla kalabilir, "Hıncal Uluç'un yazısını da okuyayım,öyle çıkarım" deme lüksün vardır.Üstelik servisin dön dolaş güzergahından da kurtulup,ister trafikten,ister alacaklı kasabın önünden geçmemek için farklı yolları da tercih edebilirsin.
Tabi aynı şey akşam iş çıkışı için de geçerli.Fakat sabaha oranla daha yoğun olan trafikte,direksiyonda oturmakla,arkada oturup,yatık koltukta uyumak arasında da oldukça büyük bir fark var.

İşin ulaşım kısmına ek olarak prestij de değerlendirilmesi gereken bir unsur tabi.Çünkü işe servisle gelenle,kendi arabasıyla gelen arasındaki nüans yürüyüşe kadar yansır.Pazartesi sabahı bu dediğime dikkat edin.Servisten inen adam,omuzları düşük,hafif özgüvensiz,yarı uykulu ve mütemadiyen esner yansır kameralara.Fakat kendi arabasından inip,tek düğmeyle aracı kitleyip ofise doğru yürüyen adam daha bir sağlam basar yere."Servis ne lan? Kargalar sürüyle,kartallar yalnız uçar" diye bağırır sessizce.Yarın sabahtan tezi yok,o da binecektir o servise ama o gün için kral odur.

Serviste özellikle bahar ayları,aynı ofiste geçtiği gibi sancılı geçer.Biri klima ister,biri cam açın der.Hatta biri de hepsini kapatmaktan yana olabilir.Ki o da kesinlikle dengesizdir.Ve ben dengesizleri sevmem.Camı klimayı kapatanı katiyen sevmem.Sıcaktan terleyip,bunalacağıma,soğuktan titremeyi yeğlerim.Terleyen insan stres yapar,agresifleşir ama üşüyen insan pısar,sakinleşir,sağa sola salça olmaz.

Kendi arabanda tüm kontrol sendedir.İster cam açarsın,ister klima.Camı hafif aralayıp,klimayı da yanından üfürebilirsin.Binbir türlü farklı varyasyona imkanın vardır.Üstelik sigara da içebilirsin.Kimse senden 62 TL istemez.

Son olarak,servisin arabaya ezici bir üstünlükle hakim olduğu bir unsurdur.
Servis beleştir.
Aldım,verdim yapmazsın.Benzin ışığının yanması,yada akşam haberlerinde dinlediğin akaryakıt zammı zerre kadar koymaz sana.Köprüden geçerken kimse sana imalı imalı bakıp para istemez.
Klimanın yakıt tüketimini arttırması veya motorun performansını düşürmesi olsa olsa yüzüncül derdin sayılır.


Ama araba para öğütücüsüdür.Benzin bir yandan,köprü öbür yandan,otopark beri yandan yapışır gırtlağına.Bana göre benzine verilen paraya acınmaz,çünkü bir şekilde o benzin işini görecektir nasıl olsa,ama servis bedavaya giderken, PO' da pompaya vermek kendini,inceden üzer bünyeyi.

Skorboard:

Hiç yorum yok: