29 Aralık 2008 Pazartesi

Düzeltme..!

28.12.2008 tarihli "Estetik Kaygılar" başlıklı yazımda kulandığım resim,Jocelyn Wildenstein'a aittir.Aldığım bilgiye göre bu kadıncağız €2.000.000'yu estetik kaygılardan dolayı değil,kedigillere benzemek için harcamıştır.
Halbuki ben €2.000.000'ya insan ve kedi dna sını harmanlayıp onu catwoman kıvamına getirirdim.Ve bunu yaparken İsviçreli bilimadamlarını da asla işime karıştırmazdım.
Bu düzeltmeyi yapmayı bir borç bilirim :)

28 Aralık 2008 Pazar

Estetik Kaygılar..!

Bir iki Gazze şeridi,soğuk ve yağışlı hava haberinden sonra "2009 doğallık yılı olacak" başlıklı haberle oturduğum yerde sarsıldım.Yıllardır çevremdeki kadınları inandıramadığım,en güzel kadının makyajsız kadın,en güzel kokunun da kadının doğal kokusu olduğu gerçeğinin sonunda küresel bir etkiye sahip olacağı ümidi beni heyecanlandırdı.Tamam dedim kendi kendime.Ben dünyaya benzemedim,dünyayı kendime benzettim.

Meğer olay benim sandığım gibi değilmiş.İşin aslı göğüs büyütmeden,botoksa,estetik operasyon çılgınlığının durulmasıyla ilgiliymiş.Ama olsun o da güzel.Kimse ütü basılmış gibi gerilmiş,şişmiş dudakları öpmek,hışır hışır ses yapan,sırtüstü yatınca kalıp gibi gözüken göğüsleri mıncıklamak istemez.(en azından ben istemem)

Tam da kanalı değiştirmek üzereyken duyduğum son cümlelerle yıkıldım."Hokka burun 2009'da out olacak".30 yıldır herşeyden sakındığım,her türlü hengame ve kavgada korumak için dekorlar yaptığım burnum 96 saat sonra artık sıradan,değer görmeyen bir uzuv haline gelecekmiş.Hemen estetik cerrahımı aradım ve kemerli burun operasyonu için gün aldım.

27 Aralık 2008 Cumartesi

İsterim de İsterim..!

Girdiğim ortamda farkedilmek isterim.Ofise girdiğimde herkes benim geldiğimi bilsin,arkamda bıraktığım parfüm deryasından az evvel ordan geçtiğim anlaşılsın isterim.

Üstüm başım hep jilet gibi olsun isterim.Temiz ve bakımlı olsun isterim.Bu konuda iltifat almak da isterim.Sevgilimin arkadaşları benim için iyi şeyler düşünsün,söylesin,sevgilim bunları benimle paylaşsın,ikimizin de gururu okşansın isterim.Arkadaşlarım da sevgilim için iyi şeyler düşünsün ama paylaşırken elekten geçirsin isterim.Kafam bozuksa yanlış anlarım,arızaya geçerim.

Doğru olduğuna inandığım işlere başlamak,başladığım işleri bitirmek isterim.Etrafımdaki insanların benim gibi iyi niyetli olduğunu düşünmek,arkamdan iş çevirmeyeceklerini bilmek isterim.Yeri geldiğinde kıllanmak,ama yeri geldiğinde de kendimi tüm düşüncelerden ve endişelerden arındırıp sevdiklerimin ellerine bırakmak isterim.Herşeyi planlamak,ama bu planlara sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda hissetmemeyi isterim.Esnek olmak,kırılmamak isterim.

İnanmak,inandığım şeyler uğruna savaşmak isterim.Güvenmek,güvendiğim insanlar tarafından aldatılmamak isterim.

Yemekteyiz'e katılmak isterim.Herkes sofradan memnun kalksın,10 puan versin isterim.Var mısın Yok Musun'da kutumdan 500.000 Ytl çıksın isterim.Hacettepe Galatasaray'a 5 tane çaksın Adnan Polat istifa etsin isterim.Rihanna beni arasın "Hastayım sana" desin,"Kusura bakma bebeğim,çok meşgulüm"diyerek refüze edeyim isterim.

Çok param olsun,ama dikili ağacım olmasın,öldüğümde herşeyimi yanımda götüreyim isterim.Kapıda 4 tane arabam olsun ama duraktan taksi çağırayım isterim.4 büyük rakı içip sarhoş olmamak,bu özelliğimle takdir toplamak isterim.

Baba olmak,dede olmak,çocuklarım,torunlarım etrafımda dolansın isterim.Az ama öz yaşamak,geriye bakınca pişmanlık değil minnet ve mutluluk duymak isterim.

İşin özü isterim de isterim..!

12 Aralık 2008 Cuma

Benim 30 Yılım Yok..!

"Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?"

1939'da ölen bir adam için çok ileri görüşlü bir laf etmiş Sigmund.O günden bu yana 70 yıl geçmiş olmasına karşın hala da bunu başarabilen çıkmadı,çıkmayacak da.Üstelik bunun gibi ömür törpüsü konulara kendini adamış bir adam olarak iyi de yaşamış.(83 yaşında aramızdan ayrılmış)

Şimdi ben masamda oturmuş elimde sigara,önümde Jack Daniel's,hoparlörde 103.8,kadınları mı çözmeye çalışıyorum?Tabi ki hayır.Benim çözmeye çalıştığım farklı birşey.Bu adamın çözemediği birşey için kafa patlatan milyonlarca hemcinsim var dışarda bir yerlerde.Ve en kötüsü de erkek arkadaşlarıyla arka arkaya iki gece dışarı çıktıktan sonra,bu iki gecenin de sabahına yanında eli yüzü düzgün iki farklı kadınla uyanan her adamın kadınları çözdüğünü sanması.Tanımadığınız kadınlarla her yattığınız da bu iş daha da komplike hale geliyor.Bunun farkına hala varamadıysanız bundan sonra da varamazsınız zaten.Ama tabi "Bırak allahını seversen,ben skora bakarım,gerisi hikaye"dersen benim de diyecek birşeyim yok.Zaten ben de bu yazıyı kadınları etkilemek için yazıyorum ne de olsa???

Hayatım boyunca kadınlarla zaman geçirmek benim için buddy lerimle zaman geçirmekten daha keyifli olmuştur.Kadın zekası(ki ender bulunan çok kıymetli bir cevherdir)benim için hep çekici olmuştur.Freud aynı zamanda şöyle de der:"Hiç bir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez".

Bu söz ne kadar doğrudur bilinmez ama benim yakın kız arkadaşım neredeyse yok denecek kadar azdır.Arkadaşım çoktur ama yakını pek yoktur.Eksikliğini de hissettmem.Çünkü yeterince yakınımda tutmak isteyeceğim kadın,seviştikten sonra aynı yatakta beraber uyuyabileceğim,sabah uyandığımda yüzünü görmekten zevk alacağım ve birlikte kahvaltı yapmak isteyeceğim kadındır.O da arkadaşım değildir.

Who The Fu*k Is Jerry Springer..?

Jerry Springer.

13 Şubat 1944.İngiliz asıllı Amerikalı televizyon adamı.1977-1978 Cincinnati Valisi.1991'den beri kendi adını taşıyan tv showu "The Jerry Springer Show"un sunucusu.

İlk başlarda homeless people ve Amerikan halkının silahlanması gibi güncel konular üzerine tartışmaların yer aldığı program,popüler konukların katılımından ve Springer'ın bu konular üzerine yaptığı uzun yorumlardan ibaretti.

1994 baharında yeni yapımcısı Richard Dominick ile birlikte,daha yüksek rating için format değişikliğine karar verdiler.Lower class,düşük eğitimli ve mavi yakalı olarak adlandırılan kesime dahil konukların katılacağı bir format.Başlıca konular ise;aile içi çatışmalar,homoseksüeller,travestiler,fahişeler ve bunun gibi Amerikan halkının daha çok ilgisini çekecek konulardı.Ve sonucunda ağız dolusu bağırmalar,havada uçuşan sandalyeler,yumruk yumruğa dövüşmeler,saç çekmeler ve yırtılan elbiselere kadar her türlü varyete programın yeni formatını oluşturdu.Program 1998 yılında Oprah'ın sahip olduğu rating rekorlarını bile altüst edecek seviyelerde izlenme oranlarına sahip oldu.

2002 yılında programa çocuklarıyla birlikte katılan Nancy Campbell-Panitz,eski kocası tarafından vahşice öldürülünce Springer çoğu kesim tarafından cinayetin azmettiricisi olarak suçlandı.Fakat olay üzerinden çok geçmeden unutuldu.

Mayıs 1998 de Springer'ın Kelly ve Kendra Jade isimli anne-kız la Chicago's Executive Plaza Hotel'in çatı katındaki odasında çekilmiş grup seks fotoğrafları basına yansıdı.Ertesi gün Springer büyük bir pişkinlikle anne-kız'ı ve ünlü porno yapımcısı John Bowen'ı canlı yayında programında ağırladı.Konu 350 kişinin rol alacağı bir gang-bang projesiydi.

Program eski popülerliğini yitirmiş olsa da halen Amerika'da yayınlanmaya devam ediyor.Aynı zamanda Digiturk 6.kanalda da eski sozenlara ait programlar yayınlanmakta.

http://www.jerryspringertv.com/

10 Aralık 2008 Çarşamba

Yummy Yummy For My Tummy..!

Belki de en nankör yemeklerden biridir.Bir tencereyi sarmak saatlere,sırt ve boyun ağrılarına sebep olurken,yenmesi maksimum 30 dk. alır.







Türk'ün ateşle imtihanı sanılanın aksine barutla değil,mangalla başlar.Mangal yakamayan adama kız vermezler,mangalın yanında ayran içene de adam demezler.





Kanımca,içine girdiği her yemeği vazgeçilmez kılan patlıcanın,en mükemmel formunu bulduğu an bu andır.







Nişantaşı'nın tikky kızlarını bile baştan çıkarmaya muktedir olan sevgili kokoreç,ne kadar pis ise o kadar lezzetlidir.Sacda pişeni pratik,kömürde pişeni ise kahramandır.






Lezzetli bir ekmek kadayıfı,insana kombine orgazmlar yaşatabilir.Şekeri yakarak yakalanan renk ve hafif acılık,işin hilesine kaçılarak pekmez kullanıldığında fiyasko ile sonuçlanır.Rivayete göre en mükemmel ikili,Bolulu Hasan Usta ve Pando koalisyonudur.


30 Kasım 2008 Pazar

Certain Situations - Different Reactions

Kadın: Ay hayatım,dışarı vurdu topuuuuu..!
Erkek: Vay a.q. o topa öyle mi vurulur hayvan..!

Kadın: Afedersiniz,hesabı alabilir miyiz acaba?
Erkek: Şef....şef...şeeeeef!Hesabı alıver.

Kadın: Merhaba!Domatesin kilosu ne kadar?
Erkek: Birader kaça domates?

Kadın: Sevgilimin yeni arabası çok sessiz,insan gittiğini bile hissetmiyor.
Erkek: Oğlum asfaltta yağ gibi akıo araba,yengenin aklı gitti.

Kadın: Haftasonu Polonezköy’e gittik.Yedik,içtik,eğlendik.Sessiz sakin valla kendime geldim.
Erkek: Haftasonu Polonezköy’de bir rakı içtim,bir rakı içtim.Üstüne sabaha kadar 5 posta,kendime geldim.

Kadın: Yakın mesafeye gidicez şöför bey farkeder mi?
Erkek: Bostancı gündüz?

25 Kasım 2008 Salı

Sevmediğim Şeyler Vol.1

  1. Açılmayan telefonları.
  2. Cebimde şıkırdayan çoğunluğu 10 kuruş olan,bi avucu doldursa da hiçbirşey almaya yaramayan bozuk paraları.(aynı zamanda 5 yada 10 liranın yanında biraz daha koparabilmek için para üstünü bozuk getiren garsonları)
  3. Gümüş küpe takan kadınların,küpelerini çıkardıklarında kulak deliklerinde oluşan gri gümüş pasını.
  4. Atiker'in sunduğu Kurtlar Vadisi'ni.(Turkcell sunarken daha iyiydi)
  5. Islak ve çamurlu zeminde yürürken paçalarıma sıçrayan çamuru ve buna engel olmak için paytak paytak yürürken ne kadar nerd göründüğümü düşünerek hayıflanmayı.
  6. 17:55 te istenen son dakika raporlarını ve o raporu bitirmeden ofisi terketmeyi.(biraz tezat var ben de farkettim)
  7. Francis Ford Coppola'nın 1979 tarihli başyapıtı "Apocalypse Now-Redux" un tam tamına 202 dakika sürmesini.
  8. Volkan'ın zamanlama hatası yüzünden yediği golleri.
  9. Sabah daha güneş doğmadan,kalorifer yanmadan,hoca minareye çıkmadan uyanmayı.
  10. BİM Birleşik Mağazalar A.Ş.'yi.
  11. Tenime batan,kaşındıran,darlayan,terleten yün kazakları.
  12. Rakı masasında her tabakta biraz biraz kalmış binbir çeşit mezenin oluşturduğu kalabalığı.
  13. Tabağımdaki mezelerin birbirine değmesini,kavunun suyunun patlıcana karışmasını.
  14. Sevmediğim daha binlerce şey yazabilecek olmayı :)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Just An Ordinary Weekend..!

Pembe fırfırlı iç çamaşırı,askılı beyaz t-shirt ünden omzuna düşmüş sütyen askısına nazire yaparcasına neon ışıkları gibi parlıyordu Cihangir'deki otel odasının camından sokağı gözlerken.Her zaman olduğu gibi soğukkanlı ve seksiydi.

Ona bakarken,ne istediğini bilen bir kadından daha çekici birşey olamayacağını birkez daha anladım.

Bütün gece yatağın iki ayrı ucunda hiç konuşmadan yatmış,bölük pörçük sızmalarla ve anlamsız rüyalarla boğuşmuştuk belli ki.Şehirdeki boş son otel odasını paylaşmak zorunda kalmış iki yabancı gibi.

Fırtınanın tokat gibi suratında patladığı bir gecenin sabahında,İstanbul sokakları güneşe ve kış serinliğine uyanmıştı.Yerler çoktan kurumuş,dağılan çöp tenekeleri yollara saçılmıştı.

Sokağın başında görünen siyah jeep suratında çocuksu bir gülümseme oluşmasına sebep oldu.Oturduğu yerde bir yılan gibi gerildi ve pembe ojeli parmaklarını çelikle buluşturdu.Perdenin arasından sızan gün ışığı tam kalçalarına doğru ayarlanmış bir spot lambası gibi aydınlattı kıvrımlarını.Bu işi daha önce defalarca yapmış olmasına rağmen heyecanından hiçbirşey kaybetmemiş olması beni de heyecanlandırıyordu.Ama haklıydı.Heyecanını kaybetmemek bu işin olmazsa olmazıydı.İnsan heyecan duymayacaksa o tetiği çekmenin de bi anlamı kalmazdı.

Sabırsızlanmaya başladığını hissettiğim anda,kısık bir sesle "Henüz değil" dedim.Vücudundaki tüm kasların gerildiğini görebiliyordum.Önümdeki laptopun şarjı kritik seviyeye inmek üzereydi.Ve üç dakika içinde hesaba yatacak olan parayı görmezsem şişman adam birgün daha yaşayacaktı.Benim bu işi sadece para için yaptığımı düşününce,kendimi onun yanında küçük düşmüş hissettim.Bugüne kadar bana hiçbir iş için ne kadar para aldığımızı sormamıştı.Ona verdiğimle yetinir,gerisine karışmazdı.Ama doğruydu.Ben bu işi para için,o ise heyecan için yapıyordu.

Tam da laptop u kapatıp "Hadi gidiyoruz,ihtiyarın şanslı günüymüş" diyecekken,banka onayının her zaman çıkardığı ve aşina olduğu sesle birlikte tetiği çekti.Bağrışlar sokağın ötesinden geliyordu."Tam isabet" diyerek kendini yatağa,yanıma attı.Sanki az önceki kadın gitmiş,yerine lise mezuniyetinin ertesi gecesini yaşayan bir kız çocuğu gelmişti.Saçındaki tokayı bir kenara fırlatıp attı ve kafasını göğsüme yasladı."Acıktım,hadi bişeyler yiyelim" dedi.

Laptopumu kapatıp çantama kaldırırken o da beyaz külotlu çoraplarının üstüne kısa kot eteğini giyiyordu.Canas'ını demonte etmeden duvarın kenarındaki kontrbas kutusuna kaldırdı.

Otelin kapısından çıktık.Sokağın ilerisindeki hengameye alaycı bir bakış attı ve elimi tutup "Teşekkürler Mr.Sweettalker" dedikten sonra beni dar sokakların arasından,yaşlanan şehrin kalabalığına doğru sürüklemeye başladı.

8 Kasım 2008 Cumartesi

Sevdiğim Şeyler Vol.1..!(welcoming the winter)

  1. Soğuk kış günlerinde İstiklal'de mağaza vitrinlerini seyrederken nefesimin,sigara dumanıyla karışıp yoğun gözükmesini.

  2. Dışarda çok üşüyüp de kendimi ocakbaşına attığımda,ateşte ellerimi ısıtırken oluşan karıncalanma ve kaşınma hissini.

  3. Bilgisayar başında çalışırken içtiğim kahvenin dumanının gözlüklerimin camında yaptığı buğuyu ve birkaç saniyeliğine de olsa çevreme o buğulu gözlerle bakmayı.

  4. Rakı masasında yanıma yaklaşan piyangocudan,masadaki insan sayısı kadar bilet almayı ve her birinin benim için birer bilet seçmesini.

  5. Sabah uyandığımda camı sonuna kadar açıp,soğuk ve temiz havayı içime çekmeyi.

  6. Sevdiğim markaların kışlık koleksiyonlarında yünden çok merserize ye yer vermelerini.Ve aynı zamanda alışverişi yaparken kredi kartı hesabımın tam da birgün önce kesilmiş olduğunu farketmeyi.

  7. Taksicinin,gündüz açtırma talebimi hiç yadırgamadan ve zorlamadan kabul etmesini.

  8. Eve döndüğümde emektar bakkalımın hala açık olmasını ve sigara alabilmeyi.

  9. Verdiğim pizza siparişinin belirtilen süreden (max.30 dk)önce gelmesini.

  10. Yukarıda saydıklarımın hepsinin birden aynı günde olmasını :D

27 Eylül 2008 Cumartesi

Kadın-Erkek "Moda-Futbol"

Erkeklerin futbol,kadınların moda sohbetleri,iki cinsi çoğu zaman,atışmalarla başlayan ve sonunda kapı çarpmalara kadar giden ateşli tartışmalara sürükleyebiliyor.

Bir kadının modayı takip etmesi,kafa dengi bir hemcinsini yakaladığında en geç üçüncü sıradan sohbet sıralamasına giren moda olgusu beni o kadar da rahatsız eden birşey değil.Çünkü aynı ortamda zaman geçirdiğim kadınların modayı yakından takip etmesi,neyin trendy,neyin oldfashioned olduğunu bilmesi hoşuma gider.Ayrıca gardrobunu en fazla 6 ayda bir yenileyen bir kadın ise baştacıdır.Faturaları ben ödemediğim sürece tabii ki :)

Ama mevzu futbol olduğunda,ki çoğu uzun saçlı,yüksek topuklu tayfaya Yeni Zelanda kadar uzak bir mecradır,tahammülsüzlük had safhadadır.Zira en dişli futbol düşmanı dişi bile yeri gelir "Nasıl koydular Fener'e?" babında işleyebilir beyninize.(u got it:)

Nasıl bir kadın alışverişte yanında bir adamı sadece torbaları taşıtmak için isterse,çoğu erkek de yanında oturup maç izlemeye meraklı bir kadından pek haz almaz zaten.Futbol erkek erkeğe yada yalnız başına yaşanması gereken bir keyiftir.

Halbuki bir erkeğin iş,sosyal yaşam ve hatta yatak performansı Fenerbahçe'nin kazanmasıyla yada kaybetmesiyle doğrudan ilişkilidir.Kazanılan bir maçın ardından sergilenen kötü futbol bile erkeği derinden yaralayabilir ve ileride tedavisi zor sorunlara yol açabilir.Futbol erkekler için bir terapidir.Erkeğin beklentisi sadece bu terapiye biraz saygıdır.Fazlası değil...:)


22 Eylül 2008 Pazartesi

İşimdeyim..gücümdeyim..!

Birçoğumuz iş hayatında yabancılarla aynı ortamda veya iletişim halinde çalışmak durumunda kalıyoruz.Bu durum bazıları için katlanılmaz bir zulüm,bazıları içinse çok keyifli olabiliyor.

Adamların prensipleri,çalışma ahlakları bizden çok farklı.Kapanıp bir işle ilgilenirken gözleri etraftaki hiçbirşeyi görmüyor.Bizim insanımızda böyle birşey yok.Araya girebilecek,konsantrasyonu interrupt edecek her türlü etkiye açığız.Sonra hep"Kendimi bir türlü işe veremedim.Bir ordan bir burdan böldüler"serzenişleri.Sonuç:Ya yarım kalmış parça pinçik bir sürü iş,yada hava kararıncaya kadar uzayan sıkıcı ofis mahpuslukları.

Adam kapısına geleni rahatça refüze edip kaldığı yerden devam edebiliyor.Ve bu onun için çok doğal birşey.Çünkü he's onto something right now & he needs concentration.Gururu kırılıp kapıdan boynu bükük ayrılanlar mı istersiniz,masasına dönüp akla hayale gelmez sinkaflar sallayanı mı?Biz aman ayıp olur diye her seslenene,her mail atana anında cevap verme derdinde.

21 Eylül 2008 Pazar

30 Something

30. yaşgünü hediyemi 21/09/2008 saat 00:00 da İstiklal'de yürürken aldım.Belki de hayatımın en ilginç doğumgünü enstantanesiydi.Aynı zamanda bir kadının devamlı saatine bakmasının,sıkılmasından,o ortamdan kaçmak istemesinden farklı anlamlara da gelebileceğini o an öğrendim :)

Bugüne kadar başardıklarımdan duyduğum hazzı,başaramadıklarımdan duyduğum hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp yoluma boş bir bavulla devam etmeyi planlıyorum.Ne kadar kolay ve ne kadar gerçekçi olur bu bilmiyorum ama denemeye değer olabilir.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Nowadays

Düşününce o kadar şey var da,yazmaya gelince insan neden tıkanıyor."Ne bekliyordun ki?" diye soruyorum kendime.Ağzımdan çıktığı kadar kolay çıksaydı parmaklarımdan muhtemelen bu kadar beklemezdim blogger candidate olmak için.

Haaa bu arada bana kalsa belki de hiç cesaret edemezdim.Bir ilham perisi var bu aralar etrafımda.Beni,önceleri sigara molalarında,ardından asansör kapılarında yakaladı.Ben de onu birkaç gece önce Mono'da yakaladım.Onun deyimiyle "tanışıklık"ımız o geceden bu yana.Öncesi yok.Sonrası....belki sonra:)

Çok da yaratıcı bir evresinde değilim hayatımın.30 olmak çok uzaktı önceleri,ama oluyorsun el mahkum.Bir garip hissettiriyor gerçekten.Eleği duvara asmış tayfa çok sitemkar."Sen daha şimdiden böyle diyorsan...ohoooo..!" replikleri.Hak veriyorum ama 5 sene kalmış topu topu küçük rakı kıvamına.

Geç de olsa ben de burdayım.

Bilginize.