17 Temmuz 2009 Cuma

Etme Bulma Dünyası..!

Babamın ilk arabası olan Renault 12'nin arka koltuğuna oturduğum zamanlar,sağda solda otobüslerin içindeki insanların,yorgun,bitkin,daralmış ve dertli yüz ifadelerini,şımarık ve hakir görür bir şekilde seyrederdim.Onların parası yoktu,onlar garibandı.3 kuruş para için,dünyanın yolunu gidip gelmek zorunda kalan ve bu yolculuğu da belediyenin ter kokan otobüsleriyle yapmak zorunda kalan insan topluluğu.(çocuk aklı)

Sonraları,arka camı babamdan izin almadan açmaya başladığım ve yer yer ön koltukta da yolculuk etmeye başladığım zamanlar geldi.Olayların ve hayatın biraz da
ha farkına varan bir zihiniyetle bu sefer acır gözlerle bakmaya başladım aynı insanlara.Gözgöze gelip,üzülmelerini,kendilerini kötü hissetmelerini istemedim.Sanki onlar oradayken,ben arabada rahat rahat oturuyor olmamdan dolayı utanç bile duyar oldum.

Ardından o otobüsteki adam oldum.Yanımdan geçen arabalarda sevgilisiyle yanımdan geçen zengin,üst tabaka adamlara küfür eder buldum kendimi.Gözgöze geldiklerimin bana acıdığını mı,yoksa hakir gördüğünü mü anlamaya çalıştım.

Peki en sonunda ne oldu?

Ben direksiyonda felç olmuş trafikte sinir harbi yaşarken,yanımdan son sür
at geçen Metrobüs'ün içindeki insanların maskarası oldum.Yıllar yılı süregelen bu sahnede,figüranlar başrol,jönler figüran oldu.
Paramızla rezil oluyoruz.Körüklü gri metrobüs kadar havamız kalmadı.
En kısa zamanda akbil almalı.

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Keske her sey dediginiz kadar gercekci olsa da metrobüse binmek havalı bir sey olsa..
Metrobüsün de o dolmuslardan hic ama hic bir farkı yok.Eger icerdeki insanların ne dusundugune bakarsak emin olun ki araba özlemi ve arzusu icinde herkes...
Bununla birlikte kişisel deneyimlerime dayanarak söyleyebilirimki gecen arabalara ve icindeki zengin/fakir insanlara kufur etmek yerine yanımda ayakta duran igrenc les gibi ter kokan insana kufur etmek daha rasyonel oluyor..

Puffy dedi ki...

İyi ama evime gidemiyorum.Ben o trafiğin içinde cebelleşirken,metrobüs vroooom! diye bir geçiyor gidiyor ki yanımdan,rüzgarıyla serinliyorum adeta.
Ter kokusu hakikaten katlanılmaz birşey,katılıyorum.
Zaten bugün yarın yayınlayacağım 2 post var kafamda.Hoş o postları okuması gerekenlerin bu blogdan haberi bile yok ama neyse :)

Fifi Croissant dedi ki...

Pek nüktedan yazmışsınız enişte, güzel olmuş.

Adsız dedi ki...

Yazının sonunda acil Akbil almak lazım dediğinize göre, Akbil'le, hem de benim Akbil'imle dalga geçtiğiniz günleri unuttunuz herhalde Sayın Puffy.
Oysa o Akbil ki, sizi ne metrolara, otobüslere, vapurlara, tramwaylara bindirdi. Yaa yaa...

Adsız dedi ki...

Düzeltiyorum; tramVay.

Puffy dedi ki...

Tam da way way way diyordum ki,hatanızı kendiniz farkedip düzeltmişsiniz.

Allah razı olsun Müge hanım,sayenizde İstanbul'un bir ucundan bir ucuna o şahane icatla yolculuk yaptım.

Ama artık benim de kendime bir akbil edinmemin vakti geldi sanırım.

Zamanında,sizinle ve akbilinizle dalga geçtiğim için özür dilerim.
Saygılar.

Adsız dedi ki...

Doğru, o Akbil'in hakkını ödeyemezsiniz, herhalde en az 480 km. yol yapmışsınızdır. Ben de fazladan bir Akbil daha var, seve seve size verebilirim.

Yalnız dikkatimi çeken şey Akbil'imle dalga geçip, ne hikmetse hep Akbil'lik araçları tercih etmeniz olmuştur. Yani devamlı vapur, metro, nadiren de olsa otobüs kullanan bir insan olarak, sırf Akbil'li insan görüntüsü çizmemek adına Akbil almamış olmak; vakit kaybına rağmen jeton için kuyruğa girmeyi daha havalı bulduğunuzu düşündürüyor bana. Fakat hatırlatırım; her zaman en havalısı taksiye binmektir.

Araba konusuna gelince üzülmeyin, daha sizi kooperatiften ev sahibi yapacağım.

Puffy dedi ki...

Benden başka herkesin akbili olduğu için gişelerde kuyruk ta kalmamış artık.
Ben alayım akbilimi gezdireceğim sizi.

Akbil'in geçtiği ulaşım araçlarını tercih sebebim ise tamamen yolculuğu bedavaya getirmek arzumdan kaynaklanmaktadır.

Kimbilir o 480 km.size kaç koopeeatif dairesine denk yeni türk lirasına maloldu? :))