20 Mart 2010 Cumartesi

...İtalyan Manastırlarında İnzivaya Çekilmek İsteyenlere Yardım Ediyorlardı...

Grange'ın Şeytan Yemini adlı kitabında rastladığım bu cümle benim kendimden aldı götürdü bir anda.Kendimi,sadece taş ve ahşap kulllanılarak inşa edilmiş o yapının içinde,yüksek tavanlar,mozaik camlar,dar ve uzun koridorlar arasında buldum.Kitaptan kopup,kurduğum hayalin adeta içine giriverdim.

Bir odam var.Duvardan asmalı,hapishane yataklarına benzer,taş duvara zincirlerle tutturulmuş bir yatak.Kalın ve sert bir yün battaniye.İnce ve sert bir yastık.
Küçük bir ahşap masa köşede.Üstünde bir mum ve kurşun kalem,sarı saman kağıtlar.Yan duvardan sallanan bir gaz lambası.

Koridorun sonunda,dar bir kemerli kapıdan girilen bir yemekhane.Yine ince uzun ahşap masalar.Sandalye yerine banklar.Metal çorba kaseleri,metal tabaklar.Üstünde çaydanlığın durduğu küçük bir kömür ocağı.Yüksek camlardan içeri sızan güneş ışığı.Kimse konuşmadan yemeğini yiyor.Sadece metallerin birbirine değerken çıkardığı ses.

Koridorun öbür ucunda devasa bir kütüphane.

Hiçbir sorumluluk,hiçbir endişe,hiçbir yere gitme veya yetişme telaşı yok.Dışarı çıkmanı gerektirecek bir sebep yok.Yapman yada düşünmen gereken hiçbirşey yok.Telefon,televizyon,internet yok.Hatta elektrik bile yok.
Sadece sessizlik,dinginlik,sakinlik ve huzur var.Üstündeki kıyafetin cebi yok.Cebe ihtiyacın da yok.Yanında,üstünde birşey taşımana gerek yok.Sadece sen.
Bunu istedim.
Sevdiğim insanlardan başka birşeyi özler miyim diye düşünmek istedim.

Hiç yorum yok: