30 Mayıs 2010 Pazar

Allah'ın Gücüne Gitmesin Ama..!

Çirkin kadın yoktur,bakımsız kadın vardır.
Pek inandırıcı gelmiyor.
Tamam güzellik göreceli bir kavram ama,aşağı yukarı bir orta nokta yok mudur güzellik kavramını şekillendiren?
Çirkin kadına istediğin kadar bakım yap,tutar mı o maya?
İmkanı var mı?Olmaz.

Rağbet sırası şöyle gider:
Güzel ve bakımlı
Güzel ve bakımsız
Çirkin ve bakımlı
Çirkin ve bakımsız.

Yani ilk 2 sıra güzellere ait.Kimse kimseyi kandırmasın.Hiçbir adam tanımıyorum,göz göre göre, "Bu kadın çirkin ama,buna bir kese,bir spa,bir de kralından bakım,kıvama gelir" diyerek vaktini ve parasını harcayan.
Benzeri Türk filmlerinde olurdu.Ediz Hun olsun,Göksel Arsoy olsun,köyden kente getirdiği kadınları hanımefendi yapmaya uğraşırlardı.Ama bu kadınlar,üstlerindeki basmalara ve kalın,uzamış kaşlarına rağmen yine de güzellerdi.

Bir diğer husus;
Buse* güzel değildir ama çok sempatiktir.
Kadına,yada kadın hakkında,suratına yada arkasından "çirkin" denmez.Onun yerine yukarıdaki kelime zikredilir.Ama her kadın hakkında böyle bir cümle kurulduğunu duyduğunda,ne anlama geldiğini bilir.

Bugün kadınlara sorsak, "güzel" olarak mı,yoksa "seksi" olarak mı anılmak istersiniz diye(hatta yanda hemen soralım),iyi aile kızı geçinen tayfa dışında neredeyse hepsi "seksi" sıfatını tercih edecektir.Hoş dışarıda ne kadar "iyi aile kızı" tabirine uyan kadın kaldı,o da muamma?

Özetle,güzel sıfatının eksikliğini giderebilecek yegane sıfat "seksi" dir.Seksi olmak da kolay değildir.Derin bir yırtmaç yada ince yüksek topuklu bir ayakkabı tek başına yetmez.
Bir bütün olarak seksi çağrıştıran kadın öne çıkar.Bölgesel çekicilik akşam yemeğinde ele verir kendini.Görselliği zeka ile taçlandıran kadın ise hint kumaşı kıvamındadır.

*Buse,tamamen hayal ürünü bir kadındır.

Dilara Gönder..!



















Tam da ülkenin güzel kadın kıtlığı yaşadığı bir dönemde,yeni ve ultra sexy kadınını keşfettim zannederken,meğer millet hastasıymış,haberim yokmuş..!
Hatta Fanclub'ı bile varmış Facebook'ta.
Bakınız ne kadar güzel..!

25 Mayıs 2010 Salı

It's The 1st Day,Of The Rest Of My Life..!

Yine kararlar alma ve uygulamaya koyma ile ilgili planlarla geçen uykusuz bir gecenin ardından,bu sabah yeni bir insan olarak,yeni bir hayata başlamış gibi hissediyorum kendimi.

23 Mayıs 2010 Pazar

Personal & Stupid Concerns Of Puffy..!

*Bu bizim ofisin olduğu binaya gelen kurye ve kargoculara takmış durumdayım.Herhalde kriter olarak sadece motor kullanabilmenin kullanıldığı tek işe alım süreci olsa gerek.O kadar farklı tipte ve şekilde adam var ki.İçindeki Harley'ci asi ruhu ucuz tezgah bandanası ve çeşitli aksesuvarlarla dışa vuran da var,kulağındaki mp3 playerdan barım barım Nuray Hafiftaş bağıran da,kaskın altından kel kafa ve Hizbullah sakalı çıkan da.Hele bir de İsmail YK kılıklı gençler var ki,sakal traşlarına,saç modellerine harcanan zamana,mahalle berberinin deneysel çalışmalarına saygı duymak lazım.

*Eğitim ve Araştırma Hastanelerine,kapının önündeki eczacıdan fazla güvenmem.Bunca yıldır bir kısmı eğitimde,diğer kısmı araştırmada.Hala birşey bulunamadıysa,vay Türk Tıbbı'nın haline.

*Ben Cafe Nero'nun yerinde olsam,Altunizade köprü girişine sabah saat 06:00 - 08:00 arası,eski usül şerbetçiler misali kahveciler gönderir,o delirtici trafikte kahve ikram eder,yüzleri güldürür,marketingin kralını yapardım. 

*Geçen gün televizyonda plaj futbolu turnuvası vardı.Yer Alanya,Türkiye ile Rusya karşılaşıyor.Tribünler ilik gibi Rus kaynıyor.Bizim tayfa da doğal olarak Rus tribününde.Sırf yavrulara yaranmak,iki kalça sıkıp,göğüs avuçlamak için,bıyığın temsil ettiği milliyetçilik ekolünden nasıl uzaklaşılmış anlatamam.Sonuçta yoğun taraftar desteğini de arkasına alan Rus takımı,bizimkilere fark attı.Futbolcuların odalarına da birer Rus gönderselerdi de, çocuklar mağlubiyetin üzüntüsünü bir şekilde çıkartsalardı bari.

*Bizim iş merkezinde bir şirket var.Adı Türktrust.Artık bu "trust" tröstten mi gelir,yoksa "güven"den mi bilinmez ama,dışarıdan bakınca bana uzak durulması gereken bir kuruluş gibi geldi.

*"Bir alışveriş,bir fiş" diye kocasını kah bakkala,kah elektrikçiye yollamıştı Ayşegül Atik bundan yıllar önce,sırf Türk halkına vergi vermenin ne denli önemli olduğunu anlatabilmek için.Verilen vergilerin yol,su ve elektrik olarak geri döneceğini anlatan TRT'nin kısa filmleri ile birlikte.O yol,su ve elektrik döndü mü geri?Döndüyse benim niye haberim yok?Neden hala fatura ödüyorum.Kimse çıkıp demez mi,yıllarca fişini aldın aferin,bu faturanı da Tedaş ödesin diye?

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Yönetim Uyuma..!

Herkes başarısızlıkların ardından,faturayı bir veya birkaç kişiye kesmenin ne kadar yanlış olduğundan,başarının da,başarısızlığın da ekip olarak üstlenilmesi gerekliliğinden bahsediyor.

Bir seneyi Mateja Kezman,iki seneyi de Daniel Guiza yüzünden kaybetmedi mi bu takım?
50 milyon € harcayarak 3 senesini çöpe atmadı mı bu takım?
Bu adamları transfer edenlerde-hadi bir bok yedin-bu kadar ısrar edip her maç sahaya sürende,sahada sürüne sürüne top oynarken 90 dakika tahammül edenlerde,zamanında biletini kesip göndermeyenlerde değil mi suç?
Kangren olan yeri kesip atarsın.Bu işin kuralı budur.Kesmezsen tüm vücudu sarar,hastalık bedene yayılır.
Asıl ders alınması gereken son maçta kaybedilen şampiyonluklar değil,şampiyonluk ümidini son maça kadar bırakan unsurlardır.

Sorumlululara ve suçlulara naçizane mesajımdır.

Merak edenler için,Şekip Mosturoğlu ve Aziz Yıldırım'ın bugün saat 12:00'de Faruk Ilgaz Tesisleri'nde yaptıkları basın açıklamaları:
http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19737
http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19739

14 Mayıs 2010 Cuma

7 Mayıs 2010 Cuma

Puuu Sizin Kalıbınıza..!

-Bebeğim bugün idmanda çok durgundun.Ne'n Var?
-Orada pası versen atıcam gölü pikuuuu.Hep böyle yapıyorsun,dayanamıyorum artık.
-Aşkolsun şeker.Akşam bana gel de golün kralını atarım ben sana.
-Tamam o zaman piku.Hadi Byeee..!

4 Mayıs 2010 Salı

Gap'ı Gaptırdın Be Sülo..!

04 Mayıs Çarşamba 2010,saat 15:45'te,48.Türkiye Kupası finali,temeli,GAP'ın mimarlarından Süleyman Demirel tarafından 1992 yılında atılan ve ancak 2009 yılında tamamlanabilen,30.000 kişi kapasiteli ve toplamda 42 Milyon TL harcanarak inşa edilen Şanlıurfa Gap Arena'da Trabzonspor ve Fenerbahçe arasında oynanacak.
Yıllarca doğu ve güneydoğuya yalandan yatırım yapan hükümetler sonunda,bazısına göre Salazar'ın,bazısına göre de Franco'nun yolunu denemeye karar vermişler belli ki.3F'nin en güçlüsü ile uyutma politikasına başvuruyorlar.
Bir de üstüne üstlük Türkiye Ligi ve Türk futbolunun değerini yükseltme çabası içinde olduğunu ifade eden basiretsiz ve öngörüsüz adamlar sayesinde,saat 15:45'teki maçı proletarien kesime mensup kesim izleyemeyecek.Zaten uyutulması gereken zümre de biz değiliz.