30 Kasım 2010 Salı

Bir Erkek,Boşandığına Ne Zaman Sevinir..?

Bu postun yayınlanmasına katkıda bulunan arkadaşlarıma,zamana,Marlboro Red'e ve Yeni Rakı'ya teşekkürü bir borç bilirim.

1.Haftasonu oynanacak maçlar için heyecanlanmaya perşembe gününden başladığı zaman.
2.Tuvalette sigara içebildiği,parfüm sürebildiği zaman.
3.Her akşam rahat rahat ve istediği kadar içebildiği zaman.
4.Yalnız uyumanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu hatırladığı ve yorganın sadece ona ait olduğu zaman.
5.Başka kadınlarla,vicdan azabı çekmeden yatabildiği zaman.
6.Evlilik dönemi altına girdiği borçları ödeyip bitirdiği zaman.
7.Akşamları eve geldiğinde laf anlatmak ve laf dinlemek zorunda kalmadığı,sadece sessizce oturup kafa dinlemeye ihtiyacı olduğunda bunu yapacak imkanı olduğu zaman.
8.Evin yatak odası ve salon dışında kalan odalarını kafasına göre dekore edip,belirli amaçlar uğruna kullanmaya başladığı zaman.
9.Tüm bağlarını kopardığı zaman.
10.Evliyken bile görüştüğü,hatta öküzlüklerini anlatıp dert yandığı,eski sevgilisiyle tekrar birlikte olduğunu öğrendiği zaman.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Yeni Oyuncağım..!

Teknolojik ve elektronik aletlere karşı bu kadar meraklıyken,bana en zor gelen şey cep telefonumu değiştirmekti.Çünkü o kadar hızlı ilerliyor ki bu sektör,yakalayabilene aşkolsun.
Ben mutluydum işimi gören,sade ve basit telefonumla ama zamana yenik düşen Sony-Ericsson beni yarı yolda bırakınca,değiştirmek farz oldu.

İyi de bu makineyi çözmek ne kadar zormuş.İçinden bir kullanım kılavuzu çıktı ki,mutlaka daha önce blackberry kullanmış olan anlar anca.Sade ve basit.Benim gibilere birşey vermiyor bu kılavuz.Ben de internetten indirdim detaylı versiyonu,dalıcam içine satır satır,sayfa sayfa öğrenmeye çalışıcam.Yoksa olacak gibi değil.Daha arama cevaplamayı ve birini aramayı dün öğrendim.Allah sonumu hayır etsin.
Amiiiiinnn..! 

http://tr.blackberry.com/devices/blackberrytorch/

21 Kasım 2010 Pazar

Ben Kullanmayalı,Toplu Taşıma Çok Değişmiş..!

Toplu taşıma araçlarından oldum olası nefret etmişimdir.Ama vapur ve tünel ikilisinin gönlümdeki yeri ayrıdır.Kadıköy'den Beşiktaş'a yada Karaköy'e vapurla geçmek,denize yakın olmak,boğazın o tatlı rüzgarlarını yemek,beni dinlendirir,sakinleştirir.

Dün akşam Asmalımescit'e gitmek için yine aynı güzergahı izledim.Vapur iskelesindeki insanlı jeton satış noktalarını iptal etmişler.Onların yerine jetonmatik diye bir makine koymuşlar.Internet'ten şöyle bir bakınca,bu makinenin oldukça uzun zamandan beri metroda falan da kullanıldığını gördüm.Oldukça geri kalmışım yani toplu taşımadan.

Neyse,köyden yeni gelmiş gibi geçtim makinenin karşısına,neresine basılacak,neresinden para sokulacak onu arıyorum.Hiçbirşeyin üzerinde yazan kullanım talimatını okumak gibi bir huyum da yoktur.İlla deneme yanılma yöntemiyle kendim çözeceğim.Buldum para sokma yerini ve 20 TL yi iteleyip "1 jeton" ibaresini seçince,slot makinesi gibi şakır şakır paralar dökülmeye başladı makinenin altından.Meğer bu şerefsiz,bütün paraların üstünü bozuk veriyormuş.20 TL üstünü bozukluk olarak alınca elimde 3 kilo 250 gram metal birikti bir anda.Hemen arkadaki büfeye döndüm ve büfeciyle gözgöze geldik.Belli ki aynı şey günde belki 100 kere yaşanıyor ve adam da bu durumdan baymış.Yavru kedi gibi bakınca dayanamadı bütünledi paramı.Gördüğüm üzere adamın çekmecesinde 2-3 parça kağıt para vardı.Gerisi paso bozukluk.Dedim ki "Sen bu para bütünleme işinden komisyon alsan,tost satışından fazla bırakır" . "Doğru diyorsun" dedi.

Ardından,İstanbul'un en eski ulaşım aracı olan tünele geldim.Eski minicik jetonlar kalkmış tedavülden,onun yerine manyetik okuyuculu tek geçişlik kartlar satıyorlar.Hem de belki de dünyanın en kısa mesafeli toplu taşıma hizmeti için 2,5 TL para alıyorlar.Yuh artık ya.Yüz metrelik yolculuk için 2,5 TL.Taksi 2,5 TL'den açılıyor ve her yüz metrede bir 0,14 TL atıyor.Yani taksiyle gidildiğinde 2,64 TL'ye gelecek mesafe,toplu taşıma aracında 2,5 TL'ye geliyor.Harbi yuh.
(Bu arada taksilere de zam gelecekmiş,yüz metrede 0,14 TL atan taksimetre,zamdan sonra 0,155 TL atacakmış-zam oranı 10% -Taksiyle bir yerlere gidecekseniz şimdiden gidin zamlanmadan)

Geldik mi İstiklal'e.Yılların emektarı tramvay kalkmak üzere.Arap turistlerin çocukları asılmaya çalışıyor tramvayın arkasına.Arap yarımadasının çocuğunda nasıl bir içgüdü varsa artık anlamak mümkün değil.
Tramvay kalabalığı yara yara gitmek isterken,yoğun bir grup kesti önünü.Kornaya (zile) basıyor ama kalabalığın açılmaya hiç niyeti yok.İki tane üstü çıplak dallama,polis müdahale edene kadar ateşle dans yapmaya devam etti yolun kenarında.Sonunda tramvay yoluna devam edebildi.Bir baktım arap tramvayın arkasına asılmış gidiyor harbiden.Babası da hemen yanından hızlı hızlı onu takip ediyor.Sonra gazetede haber.Arap turistlerin 6 yaşındaki oğlu tramvayın altında kalarak can verdi.Bizimkiler gibi tecrübeli değil ki.Olur olur.

19 Kasım 2010 Cuma

Orta Karar Lokantada,5 Yıldızlı Hizmet Almanın Yolları..!

Blogger'ın notu:
Biraz sonra okuyacağınız yazıda bahsedilen,"beş yıldızlı hizmet almanın yolları",ağırlıklı olarak orta karar lokanta ve meyhanelerin bulunduğu,Nevizade,Asmalımescit,Galata,Kumkapı gibi lokasyonlarda,birçok farklı mekanda ve yıllar süren çalışmaların sonunda ortaya çıkmıştır.Hepsi denenmiş,verim alınmış ve etkisi kanıtlanmıştır.
Araya serpiştirilmiş "Altın Kural" lar sadece tavsiye amaçlıdır ama onların da etkileri garantilidir.

Altın Kural 1.
Asla ama asla,yanında ilk defa çıktığınız bir kadın varken,bilmediğiniz bir lokantaya gitmeyin,macera aramayın.

Hafta içi dahi olsa mutlaka rezervasyon yaptırın.Hafta sonu için gidecekseniz,bu gibi mekanlar dolup taştığı için rezervasyonunuzu 48 saat kala yaptırmakta fayda var.Daha erken yapılan rezervasyonlar karışıklığa,daha geç yapılanlar ise,ya dandik masaya kalmanıza,yada hiç yer bulamamanıza sebep olacaktır.
Telefonda rezervasyonunuzu alan adamın adını mutlaka öğrenin ve konuşma sırasında adıyla hitap edin.Hatırını sorun."Her zamanki masa" gibi ifadeler kullanın.Öyle birşey olmamış olsa dahi,"Geçen seferki gibi olmasın,beni misafirlerime mahçup etme" gibi cümleler kullanmanız,mekanda karşılandığınızda ekstra giriş hürmeti görmenizi sağlayacaktır.

Masaya oturduğunuzda,içecek siparişi almak için garsona soracağınız ilk soru,"Balığın taze mi?" olsun.Bu soru,garsonun gözünde,söğüşlenecek müşteri olmadığınızı anlamasını sağlayacaktır.Rakıyı karafakide değil,şişede isteyin.Böylece milletin şişesinde artan rakıları içmekten de kurtulmuş olursunuz.

Altın Kural 2.
Rakı servisini kendiniz yapın.İlk randevuda kendisine hizmet edilen kadın,bu durumdan hoşlanacaktır.Tabi rakısını,kendinize koyduğunuz kadar koyun,çarpar zihniyetiyle az koymaktan kaçının.O da bu durumda,garsona diyeceği "Tamam yeterli" gibi bir ifade kullanamayacak ve muhtemelen ikinci dubleden sonra,mantıklı düşünme yetisini kaybedecektir.Esas amaç da bu değil midir?

Sipariş ettiğiniz mezelerin arasında mutlaka fava olsun.Ama güzel dahi olsa,ucundan bir parça aldıktan sonra geri gönderin.Masada memnun kalmayarak geri gönderdiğiniz bir yemek,size bunu takip edecek siparişlerinizde daha kallavi porsiyonlar ve daha ihtimamlı servis olarak geri dönecektir.Aynı zamanda bir sonraki gelişinizde,garsonun size daha başından kısık sesle,"Puffy bey, ..........'ı size tavsiye etmiyorum" gibi bir cümle kurmasını sağlayacak,bu da eskaza taze olmayan şeyleri yemekten sizi kurtaracaktır.

Aynı mekana,kalabalık bir grupla gideceğiniz zaman,organizasyonu kendiniz yapın.İnsanları da,mekanı da kendiniz ayarlayın.Kalabalık bir grupla gideceğiniz ve dört haneli hesap bırakacağınız mekan,sizi baştacı yapar.O gece mekana gelen kalabalık topluluğun her biri garsona rezervasyon için adınızı verdiğinde,isminiz hafızalara biraz daha kazınır ve daha küçük gruplar halinde gittiğinizde bile bu sizi uzun süre idar eder.Bir iki hafta gözükmediğiniz mekandan "Puffy bey merhaba,gözükmüyorsunuz ne zamandır,geçen seferki hizmetimizden memnun kalmadınız mı?" şeklinde bir telefon bile alabilirsiniz.Benzer telefonlar aldığımı söylememe gerek yok sanırım.

Kalabalık grup organizasyonu yapmanın nimetleri olduğu kadar,eziyetleri de vardır.Bu da hesabı sizin toparlamak zorunda olmanızdır.Mümkün olduğunca herkesi fix menüye bağlamaya çalışın.Ve fix menücülerin hesaplarını ilk kadehler içilirken toplayıp kasaya iletin.Fix menüden imtina etmek isteyenler zaten mekana ilerleyen saatlerde intikal edecektir.
Bunun gibi durumlarda yapılması gereken,garsonu önceden uyarmak ve adisyoncuların hesabını,mekandan ayrılırlarken kuruşu kuruşuna tedarik etmesini sağlamak olacaktır.Onlar zaten bahşiş ritüelinden kurtulmuş şanslı insanlardır,daha fazla kayırılmaya ihtiyaçları yoktur.Bahşişleri toplamak için ise gecenin sonunu bekleyin.Sarhoş eller cebe daha rahat gidecektir ve garson mutlu bir şekilde yüklü bahşişi cebine koyarken,siz de bir sonraki ziyaretlerin hürmetini cebinize şimdiden koymuş olursunuz.

Altın Kural 3.
Asla çalgıcıyla gözgöze gelme.Özellikle de klarnetçiyle.Klarnet hareket kabiliyeti en yüksek müzik aletidir ve yerine göre gözünüze,yerine göre de kulağınıza kaçabilir.

18 Kasım 2010 Perşembe

Son Dönem Zevklerim..!

  • Sabahları erken kalkıp,akşamları erken yatmak.
  • Evde,arabada,ofiste,uyurken,okurken,yerken,içerken FG dinlemek.
  • Boardwalk Empire,The Walking Dead,How Not To Live Your Life izlemek.
  • Pes 2011'de stadyum inşa etmek.
  • Galatasaray'lı yöneticilerin son çırpınışlarını izlemek,yorumcuların ve spor adamlarının,krizden çıkış yolu önerilerini dinlemek.
  • Camel White ve Backwoods tüttürmek.
  • Uğurkan'da kuaför ve maniküre gitmek,ardından solarium'a girmek.
  • Ken Grimwood'un Sil Baştan'ını okumak.
  • Çamlıca Bambi'de menemen ve çift kaşarlı tostla kahvaltı yapmak,açık havada,çay eşliğinde Hürriyet okumak.
  • Uzun zamandır seyretmediğim güzel filmleri indirip,arşivlemek.
  • Sitenin bahçesinde tempolu ama kısa yürüyüşler yapmak.
  • Öğlen saatlerinde,vapurla karşıya geçip,Asmalımescit'te gündüz birası içmek.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Yıllar Önce Kurtulduğumu Sandığım Amansız Hastalığım Nüksetti..!

Hastalığın ilk belirtileri,ortaokul çağlarında kendini göstermeye başlamıştı.Yemiyor,içmiyor,babamın verdiği bütün harçlıkları biriktirip,parfüme yatırıyordum.Üstelik o dönemlerde henüz kullandığım ve bana yakıştığına inandığım bir marka yada parfümde karar kılamadığım için,rafta şişesi hoşuma giden ne varsa,toplayıp eve getiriyor,masama diziyordum.Hatırlarım o dönemde en revaçta olan parfümler Kenzo,Cacharel,Miniature,L'eau D'issey falan dı.

Taa o zamanlardan,yaklaşık 2 sene öncesine kadarki zamanı,bu amansız hastalığın pençesinde geçirdikten sonra,kendime yakışan,kalıcılığından ve güzelliğinden emin olduğum,son 2 yılımı birlikte geçirdiğim(tek parfümlü dönem),Paco Rabanne Black XS'le dostluğum dün sabah itibari ile sona erdi.Rüyamda strawberry.net 'te alışveriş yaparken gördüm kendimi geçen gece.Ve dün sabah gözümü açtığımda aklımda sadece iki isim vardı.Sevil ve Tekin Acar.

Nasıl ki kadınlar regl olduklarında tatlıya doğru önlenemez bir güdümle saldırırlar,aynen o durumdaydım.Hızlı bir şekilde kendimi parfümlerle dolu bir dükkanın rafları arasında kaybetmem lazımdı.Şansımı önce Nautilus'ta,ardından da Capitol'de denedim ama bayram sebebiyle ikisi de saat 14:00'e kadar kapalıymış.Derin bir nefes aldım,biraz sakinledim ve saatin 14:00 olması için beklemeye başladım.

Ama olmadı.Bekleyemedim ve caddeye gittim.Önce Tekin Acar ardından da Sevil'e girdikten sonra,tezgahtar kızların daha güzel olduğuna inandığım Boyner'in kozmetik reyonuna attım kendimi.(İyi ki de öyle yapmışım.Buradan benim gibi manyak bir müşteriyle sabırla ilgilenen Meltem'e sevgilerimi ve o güzel gözlerine olan hayranlığımı belirtmek isterim)

Son olarak,aramıza yeni katılan arkadaşları selamlar ve kendime acil şifalar dilerim,nitekim aklım JPG Le Male Terrible'de kaldı.Bugün yarın gidip onu da alabilirim.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Women I Respect..! (Vol.I)

Sophie Ellis Bextor

İstanbul'a Misket Bombası Saldırısı..!

Küresel ısınmaydı,değişen mevsimlerdi,eriyen buzullardı falan derken,Kasım'ın 14'ünde açık havada t-shirt'le kahvaltı edebilir olduk.Bir dönem ortaya atılan bir iddia,küresel ısınmanınen büyük sebebi olarak atmosferdeki serbest salınımlı (yada dolanımlıydı hatırlamıyorum tam) gaz miktarının artmasını işaret ediyordu.Bu gazların da büyük bir kısmının küçük ve büyükbaş hayvan "osuruğu" olduğunu açıklamıştı bilim adamları.
Kurban bayramı arifesindeki İstanbul'un her köşesinde kurbanlık hayvan pazarları kurulunca,il sınırları içerisinde "osuran hayvan" sayısı da arttı.Ortalığa kesif bir dışkı kokusu yayıldı ve şehrin üstünde kalın ve yoğun bir osuruk sisi oluşturdu.
Bir de üstüne misket bombası saldırısı gelince,ortalık iyice karıştı.Nitekim misket bombası bilenin aksine silah sanayi mamülü değil,bildiğimiz koç,koyun,keçi bokudur.Bu da böyle biline..!

6 Kasım 2010 Cumartesi

Wedding Cryer..!

Bundan yıllar evveldi.O dönem birlikte ve aynı zamanda aşık olduğum kadınla evlenebilme ihtimalim üstüne düşünmeye başlamıştım.Hayatımda ilk defa bir kadına karşı böyle bir bağlılık üzerine düşünüyordum.Hem şaşırıyordum kendime ama bir yandan da hoşuma gidiyordu,çünkü benim için yeni bir his,yeni bir istek ve yeni bir düşünceydi.Ama tabi hayatın kuralı,ben o düşüncelere daldıktan kısa bir süre sonra o ilişki bitti.Hem de tam başladığı gibi bitti.Ama ben şimdi burada o süreci anlatmayacağım.

Biz ayrıldıktan,bir süre melankoli,üzüntü ve çöküntü benzeri şeyler yaşadıktan sonra ilk katıldığım düğünde,ki bu kuzenim düğünü oluyor,kendimden hiç beklenmeyecek şekilde ağladım hüngür şakır.Normalde ailenin en duygusuz,en gamsız ve bu gibi konularda sert ve dirençli elemanı olarak anılsam da,o gün "Mr.Sympathy" seçilmiştim.

Birkaç ay sonra,çok yakın bir arkadaşımın düğününe katılmam icap etti,aynı zamanda karısı da arkadaşım ama.Vay bana,vaylar bana,o düğünde de ağladım.Ulan hadi kuzeninin düğününde ağladın,aile mensupları var etrafta.Arkadaşının düğününde ağlayınca bir garip oluyor."Bu herif kesin kıza aşıktı,yıllarca içine attı,şimdi patladı" demiştir kesin birileri.

Sonra yine yıllar geçti.Bu sefer evlenen ben oldum.Allahtan kendi düğünümde ağlamadım :)
O gece gelin çiçeğini tutan sevgili Görkem,iki kere kendi nişanını ertelemek zorunda kaldı.Hem de yakın akrabalarının ölümü sebebiyle.Ne zaman ki ben ona "Tamam çiçeği tuttun,evleneceğin adamı da buldun.At artık o çiçeği de üzerindeki uğursuzluktan kurtul". dedim.Bir süre direndi ama,çiçeğin uğursuzluğuna inanması için o kadar sağlam kanıtlarım vardı ki elimde,en sonunda ikna oldu.Ardından da iki kere ertelenen nişan gerçekleşti.
Ve Görkem bu akşam Gürkan'la evleniyor.Ben de bu akşam onların yanında olacağım.Şimdiden mutluluklar diliyorum ve ben de artık gözyaşsız düğünler serisine başlayacağım için seviniyorum...