29 Kasım 2009 Pazar

20 Eylül 2009 Pazar akşamı,saat 23:00 sularında,1-0 kazanılan Büyükşehir Belediye maçının ardından,
"Siz ne zaman 6'da 6 seri gördünüz?" diye soruyordu Christoph,kendisini ve futbolcuları eleştiren yorumcu ve taraftarlara.
O Fenerbahçe bununla da kalmadı,seriyi 8 maça çıkardı.Muhtemel 24 puanın tamamını toplamış,17 gol atmış ve 3 gol yemiş olarak tepeden bakıyordu Süper Lige.
Bunu takip eden 6 hafta içinde,Fenerbahçe kazanabileceği 18 puandan sadece 7'sini hanesine yazdırabildi.9 gol atıp,(ki bunların 3'ü Galatasaray maçında atıldığı için pek de büyük bir başarı sayılmaz) 10 gol gördü ağlarında.
Bugün Beşiktaş ve Gençlerbirliği deplasmanlarda galip gelirlerse,lig başladığı yere dönecek adeta.Yani ne Fenerbahçe'nin 8 maçlık serisi,ne de Daum'un o ilk haftalardaki havasından eser kalmayacak.Zaten kendi evinde,seyircisiz bile olsa,Tayyip'in takımından 3 gol yiyerek mağlup olmak karizmayı çizmeye yetecek bir sonuç.







Allahtan içimiz rahat,gönlümüz ferah.
Söz verdi ulu insan,yüce başkan,St.Yıldırım.
3 yıl üstüste şampiyonuz.
O yüzden hiç koymaz bize bunlar.

26 Kasım 2009 Perşembe

Deniz Feneri E.V.'den Sonra Deniz Kabuğu A.Q.‏.!

Alışkanlık olarak benzini sadece PO'dan alırım.Uzun yolda bile olsam,benzinin bitmesini ve yolda kalmayı bile göze alırım bu uğurda.Ama çok da uzaktaysam PO'dan,ikinci tercihim Opet'tir. 
Geçenlerde nasıl olduysa,kendimi Shell'e girmiş buldum.Sanırım biraz da dalgınlığıma geldi."Neyse bir seferlik olsun bari" dedikten sonra parayı ödemek ve aynı zamanda sigara da almak için kasaya yöneldim.PO ve Opet'te akaryakıt ve diğer tüm ürün grupları için ayrı slip kesmeleri gerekiyor kredi kartıyla ödeme yapacağınız zaman.Burada da öyle,değişen birşey yok.Ama Shell'de kredi kartıyla sigara ve alkol satmıyorlar."Hay ben sizin..." diye içimden söverken,"Bu akşam sigara içmeyeyim bari" diye kendimi avutmaya çalıştım.

Eğer herşey Shell'in kredi kartıyla sigara satmaması ile sınırlı kalsaydı,muhtemelen bu yazıyı yazmamış olacaktım.

Normal şartlarda işe gidip gelmek için sabah 22,akşam 22 olmak üzere günde 44km. yol kateden arabam,50 TL'lik benzinle 5 günlük mesaiyi rahat rahat kurtarıyordu.
Fakat nedendir bilinmez,o hafta çarşamba akşamı eve dönerken depo dibini gördü.Üstelik Shell'den benzin aldığım gün olan pazardan,çarşambaya,arabanın devrinde,çekişinde,gidişinde belirgin farklılıklar olduğunu gördüm.Yani araba benzini hem çabuk bitiriyordu,hem de adam gibi gitmiyordu.


Sonuç olarak;
Bereketsiz mi desem,kirli,kötü akaryakıt yada uğursuz mu desem bilemiyorum ama,Shell'den aldığım benzinden ve alamadığım Marlboro'dan hiç memnun kalmadım.
Bilginize.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Ayın Elemanı..!

Saat 16:30 sularında muhasebedeki kısa boylu,sıska,kıvırcık saçlı çocuk yanıma geldi:
  
- "Puffy Bey,sizde Antepli kağıt var mı?"
- "Yok canım,Halep İşi var,yersen söyliim" 



















Apartman Sakiniyim,Ama Sükunetimi Ne Kadar Koruyabilirim Onu Bilemem..!

Tam olarak bilmiyorum ama taşınalı 2 aya yakın bir zaman geçti sanırım.Sağı solu tanımaya fırsatım da olduğu söylenemez pek.Sabah 7'de evden çıkıp akşam en erken 8'de geri dönen bir adam olarak,güvenlik görevlileri ve kedilerden başka bir canlı göremiyorum.

Nedendir bilinmez,benim bloğun önündeki otoparkta yer bulmak,cennetten rezervasyon yaptırmak gibi birşey.Sabah ben çıkarken,hiçbir araba daha yerinden kıpırdamamış oluyor.Yani en erken evden çıkan ben miyim bu blokta?

Aynı şekil,eve en geç dönen de ben oluyorum ki,akşam da otoparkta yer bulmanın imkanı yok.Yerinden 1 hafta kıpırdamayan araba var yaa.

Neredeyse her evin balkonunda bir kedi veya bir köpek görüyorum.Ama hiç insan göremiyorum.2 ayda asansörde rastladığım insan sayısı da 3-5'i geçmez.Her sabah aynı okul servisi ile kafa kafaya geliyoruz.Göt kadar mesafede manevra yapmaya çalışarak vaktimi çalıyor.Geçen gece geç bir saatte park yeri ararken,aynı göt kadar yerde,bir kadın çaaat diye koydu park halindeki Citroen'e.Sonra da "Konuşursan,ölürsün" bakışı atarak geçti gitti yanımdan.Her yerde güvenlik kameraları var.Sitenin handyman' inden aldığım bilgiye göre,zamanında birinin dikiz aynasını kıran adamı,kayıtlardan tespit edip,hasarı tahsil etmişler.3 gün sonra benim arabama da vurursa o kadın,iki elim yakasında.

Kapıcı olayı bir muamma.Tam olarak ne yaptığını,ne zaman çöp topladığını henüz kestirebilmiş değilim.Sanırım hep farklı saatlerde gelerek,hedef şaşırtıyor.Yeni taşındığım dönemde,eşyalardan kaynaklı birçok irili ufaklı koli idi,sunta idi vs. (çoğunu kendim atmış olmama rağmen) kapının önüne bıraktım.Adam 3 gün inatlaştı benimle almadı onları.3 günün sonunda birinden laf gelmesin diye aldı sanırım.Şimdi kapıda bulaşık makinesine yuva yapmak için mutfak tezgahından kesip aldığım parçalar duruyor.Bırakalı henüz 24 saat oldu.Zaman daralıyor Mr.Doorman.

"Asansörle yük taşımak yasak" olmasına rağmen,2 büyük kanepe hariç tüm eşyaları hamalların da yardımıyla asansörle çıkarmayı başardım.Ve bunu yaparken nasıl oldu da hiçbir blok sakinine de yakalanmadım onu da anlamadım.Gerçekten insan yaşamıyor sanırım bu binada.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Call Center Efsanesi..!

Hiç duymadıysam 10 kişiden duymuşumdur,
"Geçen Yapı Kredi müşteri hizmetlerini aradım.Oğlum bir hatun çıktı,nasıl tatlı tatlı konuşuyor,hasta oldum".

Hiç duymadıysam 20 kere duymuşumdur,
"Oğlum sese aldanma,onların hepsi paçoz,ortalama 100 kilo hatunlar.İnsan içinde gezmesinler diye call center a kapatıyorlar,anca sesleri duyuluyor".

Peki kim haklı?
Gerçekleri sizden daha fazla saklayamam sevgili blog dostları..!
Haklı olan o 20 kişidir.

Kanıtlarla konuşuyorum:
Noramin İş Merkezi'nde,giriş katının üstünde 4,altında 6 kat var.Yani bina göğe doğru 4 kat giderken,yerin dibine doğru 6 kat gidiyor.Yani neymiş, +4. kat ve -6.kata kadar uzanan ofisler zinciri.
Bu binada Cem Boyner'in müthiş icadı Back-up'ın da ofisi var.Bilindiği üzere Back-up geniş bir hizmet ağına ve skalasına sahip bir kuruluş ve doğal olarak sağlam bir call center altyapısına ve kadrosuna ihtiyaç duymakta.İşte bu call center binanın -5.katında konuşlanmış durumda.İnanın bana kadro müthiş.O telefonda size tatlı tatlı konuşan,yarı çingene,yarı köylü görünüme ve giyim zevkine sahip kadınları bırakın görmek,aynı binada çalışmak bile istemezsiniz.Ekmek parası işte,katlanıyorum.

Soru:
Şu anda tüm müşteri temsilcilerimiz diğer müşterilerimize hizmet veriyor,beklediğiniz için teşekkür ederiz". cümlesi size ne ifade ediyor?
Siz sanıyorsunuz ki,harıl harıl çalışıp,telefonda çözüm üretiyorlar.Bunların hepsi sabahtan akşama kadar,-6 girişinin önünde fosur fosur sigara içip,dedikodu yapıyorlar.Bir de üstüne üstlük 1 kat yukarıdaki ofislerine dönerken merdiven yerine asansörü kullanarak götlerini büyütüyorlar.

Siz siz olun,kanlı canlı görmediğiniz hiçbir müşteri temsilcisine güvenmeyin :)

17 Kasım 2009 Salı

Ah Teyzem,Vah Teyzem..!

Dün gece 23:30 sularında,tam da yatmaya hazırlanırken,cep telefonuma bir mesaj geldi:

"Puffy'cim,ben teyzen,sana yanlışlıkla ayıp birşey gönderdim.Sabah işe gider gitmez sil de başın derde girmesin..!"

"Allah" dedim,teyzem niyeti bozmuş herhalde,foyası çıktı şimdi ortaya,"Ne makara yaparım şimdi ben bununla" derken,sabah inbox'ımda beni aşağıdaki fıkra karşıladı.

Adam her gun papağanını camın onune bırakır işe öyle gidermiş.
Papağan da akşama kadar yoldan geçenleri izler, söylediklerini dinlermiş.

Bir gün gene papağan camın kenarında dururken aşağıda eylem yapan gençler 'Tek Yol Devrim' diye bağırıyorlarmış...

Ertesi gün sağcı gençler eylem yaparken papağan "Tek Yol Devrim" diye bağırmaya baslamış.. Sağcılar da evi taşlamışlar.. yakıp yıkmışlar.
Adam eve dönünce çok şaşırmış ve olanları komşulardan öğrenmiş.Papağana aynı şeyi bir daha yapmamasını söylemiş.
Bir sonraki gün solcular eylem yaparken papağan sağcılardan duydugu "Milliyetçi Hareket Engellenemez" sloganını söylemeye başlamış...
Bu sefer solcular evi taşlamışlar..
Adam eve döndüğü zaman bu sefer dayanamamış,papağanı kümese atmış...

Kümeste tavuklar:
Ne oldu lan artiz?
Bütün gün öyle orda camda durup etrafa bakmayı biliyordun..
 


Papağan: Siktirin lan orospular...Ben sizin gibi fuhuştan yatmıyorum...Düşünce suçundan yatıyorum..!

11 Kasım 2009 Çarşamba

Flashforward..!

"On October 6,the whole planet blacked out for two minutes and seventeen seconds.The whole world saw the future." 











Şiddetle tavsiye olunur..!
http://abc.go.com/shows/flash-forward
http://yabancidiziizle.com/359-Flash-Forward-1-Sezon-bolumleri-sayfa-1.html

8 Kasım 2009 Pazar

Organik Yok Mu Laaan..!

Alışveriş listeme şöyle bir baktım:
1-Organik süt
2-Organik yumurta
3-Organik ekmek
3-Organik yoğurt
4-Organik organ vs.vs.

Başta sahtekar doktor Öz olmak üzere,tüm dünya tutturmuş organik gida ile beslenin,ömrünüze ömür katılsın diye.Ben inanmıyorum bu organik olayına.Bundan 100 sene önce zirai ilaç mı vardı?Hormon mu vardı?O zamanki insanlar doğal tarımla,yani "organik" şekilde üretilen ürünlerle beslenmiyor muydu?Neden öldüler onlar da normal bir yaşta.

Hadi organik sebzeyi bir nebze anladım da,organik yumurta nedir allah aşkına?
Sordum sevdiceğime işin aslını,"Organik yumurta,kümes dışında rahat rahat özgürce gezinebilen tavuktan alınan yumurtadır". dedi.Ne yani,ben tavuk kümesten çıksın,ortalıkta gezinsin,salak salak ne bulduysa yesin diye mi yumurtaya 2 kat fazla para vereceğim.O kadar hayvan dostu olsam,cebine harçlık koyar,sinemaya yollarım horozla beraber.

7 Kasım 2009 Cumartesi



6 Kasım 2009 Cuma

Beni Öldürmeyen Virüs,Güçlendirir..!

Hayırlara vesile,domuz gribimiz de oldu.3 ay evveline kadar bacon tatmamış bir insan olarak,acaba mı diyorum,yoldan çıktım,dinden çıktım,ondan mı geliyor bunlar başımıza.Sonra da diyorum ki sende nerde o kudret,100 gram domuz eti yedin diye,rabbin tüm insanoğluna versin illeti.Hoş rabbimle alakası yok benim baconla aramdaki husumetin,ama merak etmedim,heves etmedim de hiç tatmadım bu zamana kadar.Yoksa beni cehennemde yakacak binbir türlü günah mevcut portföyde,domuzdan uzak durmak ne kadar hafifletici sebepten sayılır ki?

Derdi veren Allah dermanı da verir.Ama hepsini veren Allah,insana akıl da verir.Bazısı hayra yorar beynini,bazısı paraya.Yukarıdan gelen naçizane belanın biri cüzzam biri veba.Kim inanır gerisinin gaipten geldiğine.

Bugün domuz gribinin yarattığı global pazarın büyüklüğü 5 milyar $.
Amerikan ekonomisi hala topralayamadı kendini 11 Eylül'den bu yana.Sağolsun hükümet el verdi 30 milyon doz aldı aşıdan.220 TL'ye bugün Kızılay yapıyor H1N1 testini.Dediklerine göre aşı uygulanmazsa tahmini ölü sayısı 5.000,uygulanırsa 400 olacakmış.Yani her halikarda 400 masum,kalanlara gaz vermek adına feda edilecek.Bas iğneyi doktor,derman ol yarama.Yoksa giderim tez elden grip derdine.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Üstümde 3 Kadın Var..!

Sanılmasın ki,ultimate erkek fantazisini hayata geçirmiş,emmeli,gömmeli bir aktivitenin içine girmişim.Bu kadınlar fiziksel olarak değil,hiyerarşik olarak üstümdeler maalesef.
İş hayatı zaten kendi dinamikleri itibariyle yorucu ve yıpratıcı,bir de kadın yoğun bir ortamda çalışmak daha da zor.Kadın,erkeğin aksine,ofis saatleri dışındaki hayatını,kavgalarını,aldatılmalarını,mutsuzluklarını,mümkün mertebe ofise taşımama konusunda beceriksiz.Erkeğin eve iş götüreni nasıl kabul görmüyorsa,işe ev getiren kadın da bir o kadar katlanılmaz olabiliyor.Üstüne üstlük bu kadınların 3 tanesi benim üstümde konumlanınca,benim hayatım daha da bir katlanılmaz oluyor.

İşle ilgili bir sorundan bahsederken,yada problemin çözümüne dair önerilerde bulunurken,bir erkek üste karşı ne kadar rahat ve geldiği gibi konuşulabiliyorsa,bu üst kadın olduğu zaman,hem kelimelere,hem de üsluba dikkat etme zorunluluğu,keskin bir bıçakla göğüs kafesimi tarumar etme arzusu uyandırıyor içimde.

Örnek:
"Müdür,bu ibneler bizim faturaların hiçbirini işlememiş,veriyorum notere,ne bok yerlerse yesinler,gerekirse gideriz mahkemeye,donlarını alırız kıçlarından".
yada;
"Şimdi Sinameki Hanım,durum şöyle,geçen seneden gelen mütabatsızlık yüzünden bu firmayla sorunlarımız var.Bu sebepledir ki,bla bla bla...".


Hay sıçayım bürokrasine de,hiyerarşine de.

Üstelik bu kadınların hepsi,ayda 20 günlük mesainin ortalama 3 gününde muayyen takılmaktadırlar.Normal zamanda bile çekilmez olan bu hiyerarşi,sivilce basmış bir yüz,sıfır makyaj ve sevimsiz tavırlarla birlikte,"işyerinde toplu katliam" a doğru giden bir yola sürükler adamı.