29 Ekim 2009 Perşembe

3D View-Master

Sevdiceğimin evinden taşıdığımız binbir türlü abidik gubidik eşyanın içinden öyle birşey çıktı ki,diğerlerinin hepsini unutturup,hepsine eyvallah dedirtti bana.
Çok severdim küçükken,saatlerce trak trak basar aynı kareleri,aynı resimleri seyrederdim.Çocukluğum geldi aklıma,aldım taktım ne kadar film varsa,kahkalar atarak baktım yine trak trak.O derece hoşuma gitti anlatamam.

Diyanet İşleri'ni De Görür Müyüz Günün Birinde Böyle?


28 Ekim 2009 Çarşamba

Karar Veremiyorum..!





 Samsung LE-40B651







Sony Bravia KDL 40W5500






İkisi de yeni nesil,ikisi de 100hz,ikisi de 102 ekran.Fiyatları da aşağı yukarı aynı.Evdeki Playstation3 varlığı Bravia'yı bir adım öne çıkarıyor,ama Samsung için de çok olumlu feedbackler aldım.Halen karar aşamasındayım,az anlayanı bile benden çok anlıyor sayarım,her türlü tavsiye ve öneriye açığım.
Saygılar.

27 Ekim 2009 Salı

Font Seçmece..!

 <<<-------<<< Eline gözüne üşenme,aşağıyı bir oku,bir bak karakterlere,denk gelen kutucuğu işaretle. 

Hep aynı fontu kullanmaktan sıkıldım.Diğer fontları da kullanmak istiyorum.Bir el atıverin de karar vereyim hangisini kullanacağıma,hadi canlar..!

1-Arial: bir klasik ama buraya ne kadar yakışır bilemedim.

2-Courier:Daktilo hiçbir zaman popülaritesini yitirmiyor.

3-Georgia:Uzun zamandan beri bundan vazgeçemiyorum.

4-Helvetica:Adı hep komik geldi bana,halvetica olsaydı keşke.

5-Times:Çok banal.

6-Trebuchet:Bu da iyi gibi be.

7-Verdana:Son olarak da bu var.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Evet Bazen Ben De Çocuk Olmak İstiyorum..!

Kadınlar erkekleri,bıkmadan usanmadan suçlamaya bayılırlar.Çoğu zaman duyarsızlık,kabalık,düşüncesizlik gibi başlıklar altında toplanan bu suçlamaların içinde biri vardır ki,kadın kendi yaptığını profesyonelce örtbas etmek için kullanılır.

"Çocukluk"

- Ay çocuk gibisin..
- Çocuk çocuk konuşma allah aşkına..
- Bütün erkekler çocuktur..

Yok yaaaa?
Erkeğin aslında çoğu okazyonda kadından daha duygusal olmasının,dişi jargonundaki karşılığıdır "çocukluk".Erkek duygusal bir canlıdır.Bunu dışarıya göstermekten çekiniyor olması bu gerçeği değiştirmez.Ama erkeğin duygusallığını anlayabilmek için de çaba sarfetmek gerekir.İşin kolayına kaçmak ise "Erkek dediğinin çocuktan ne farkı var?"tümcesidir.

Gerçekte ise,asıl çocuk olan kadındır.Nasıl çocuk dediğin mahluk,süpermarkette ebeveynlerine ağlamak,ciyak ciyak bağırmak metoduyla istediği şeyi aldırır,kadın da bunu nadiren gözyaşıyla,çoğunlukla da soğuk ses tonu,muhtelif trip ve "Neyin var?" sorusuna "Yok bişii..!" cevabıyla yapar.
Üstüne gidip,sorunun ne olduğunu öğrenmeye çalışırsın,laf uzar da uzar,sonunda "Beni rahat bırak,gelme üstüme boğuluyorum" olur.
Yada ses etmeden telefonu veya sohbeti kapatır,kendi işine bakarsın,48 saat geçmeden "Sen ne duyarsız adamsın,ben anlatmasam hiçbirşey soracağın yok"a bağlar.

* Gecenin 11'inde telefonum çalar,yengen çamaşır makinesi ve kurutma makinesi nereye konacak diye dertlenmiştir.Aslında bellidir neyin nereye konacağı,belli değilse bile fazla da alternatif yoktur zaten.Ama dertlenip,seni de darladığı zaman,beyaz eşya yerleşti yerine sanır kendisi :)

* Sifonun kapağı kırıktır,defalarca değiştireceğimi,yeni bir klozet takımı alacağımı söylemiş olmama rağmen,yine aynı telefon görüşmesinde "O klozet noooolucaaak?" diye sorar.

* Durduk yere,hiç beklemediğin bir anda inanılmaz şekilde sırnaşıklaşır ve yılışmanın bokunu çıkarırsa,bilirim ki 3 - 5 gün evvel çıkarttığı fuzuli bir arızanın farkına varmıştır.

* İkea'da gezinirken,çoğu zaman ne olduğunu bile anlamadığım birçok nesne! 'yi fikrimi sormak için bana gösterdiğinde,aslında hiç de ilgilenmediğim bir mecra olduğunu anlatmak için sadece "güzel" demekle yetinirim.Ama bu onu asla kesmez,o nesne! 'ye baktığında gördüğü ve hissettiği şeyin aynısını benim de görmemi ve hissetmemi bekler.Binlerce model ve değişik ürünün içinden yüzlerce abidik gubidik şey beğenir,fakat benim gösterdiğim herşeyi o meşhur bakışıyla hakir görür.
14.09.2009
Pazartesi

18 Ekim 2009 Pazar

Seviyorum Ama Kimi,En Tatlı Birisini,Nasıl Anlatsam Sana,Kalçalara Baksana..!

"Hepimiz sürekli diyetteyiz, yaşam boyu. Sokaklar 34 bedene giremediği için hayıflanan genç kızlarla dolu. İndirim sezonu bittiğinde mağazalarda kalan giysiler hep 40 beden ve yukarısı..........mesele zayıflamakla bitmiyor. Cildimiz hiç dergilerdeki modeller kadar pürüzsüz, saçlarımız parlak, dudaklarımız dolgun, göğüslerimiz dik olmuyor. Oysa bal gibi biliyoruz, hepsi üzerinde oynanmış fotoğraflar..........dergilerdeki kadınların varisi, çatlağı yok. Ya karnımız çatlarsa diye hamile kalmaya korkuyoruz, gülerken gözlerimizin kenarı kırıştı mı diye dert ediyoruz".

Banu Tuna
Hürriyet 17.10.2009

Yıllardır dilimde tüy bitti anlata anlata.
"Kadın dediğin etli butlu olmalı,az biraz selüliti,hafiften karın bölgesinde çatlakları olmalı.Bikini giydiğinde ayva gö
bek inceden sarkmalı,bacakları hafif kalın,kalçaları bacaklara doğru biraz baskı yapmalı" diye.
Anlattım da ne oldu.Tanıdığım,bildiğim tüm kadınlar aynı Banu'nun anlattığı gibi hep şikayetçi.

Dayadılar önümüze kaburgası sayılan,kalça kemiği kasık delen,kibrit çöpü gibi kadınları o ciğeri beş para etmez,erkek mi kadın mı belli olmayan binbir şekil modacılar.Ne göğüs var tutmalık,ne kalça var sıkmalık.Kadın diye yutturdular bize.Manken ne kadar az olursa,kıyafet o kadar öne çıkarmış.Kadın böyle olduktan sonra,kıyafetin tillahı olsa ne yazar.

Peki Glamour ne yaptı kasım sayısında?

İşte bunu yaptı.Açlıktan ağzı kokan kadınları itin götüne sokup,eti,budu,kalçayı baştacı yaptı.Çok da iyi yaptı.Kadın erkek farketmez.Sorarım hepinize,bu kadınların hangisi geniş kalçası,hafif sarkık göğüsleri yada ayva göbeği yüzünden yataktan tekme vurmak suretiyle atılır günün ilk ışıklarıyla birlikte?Yiyin için allahaşkına,takmayın kafayı göte başa.Sizi seven,beğenen adam her şekilde sever,her şekilde beğenir.Üstelik çoğu erkek de sizi böyle beğenir.Hem neden çoğu varken azıyla yetinmek zorunda bırakasınız bizi?

12 Ekim 2009 Pazartesi

Paran Yoksa Cinsel Hazdan Uzak Kalacaksın,Fantazi Sana Haram Sanma Ey Dar Gelirli..!

Herşeyi tamam memleketimin her köşesinde bir sex shop,google'da sex shop yazıp aratsam sadece Türkçe sayfalarda 1.100.000 adet sonuç çıkıyor.Herşeyin bokunu çıkarma özelliğiyle nam salmış yurdumun esnafı,tüccarı 70 milyonluk ülkede 7 bin sex shop açıyor.10 bin kişiye bir mağaza düşüyor.
Durum böyle olunca veriyor millet kendini filipinli çüküne,uzakdoğu kukusuna.Yok ben sunisini sevmem ille de kanlı canlı olsun diyene de,binbir aparat ve kostüm seçeneği mevcut.
Az da para değil tüm bunlar.Bugün bir polis kostümü 200 TL'den,bir french maid 250 TL'den başlıyor ey ahali.

Pekiiiii....Parası olana vur patlasın çal oynasın da,dar gelirli kuru kuru misyonere mi talim edecek?

Tabi ki hayır..!

Bu ülkede sizin de sesinizi duyan,sizin de seks hayatınızı renklendirecek,her türlü bütçeye uygun ürünler sunan bir kuruluş var.

"İŞMONT"




Karın french maid olamıyorsa,sen şef garson ol.Polis yok belki ama taş gibi security var.En çıtırından SSK hemşiresi cabası.Basit kalır beni kesmez dersen yandan yemiş Memorial doktoru var.Tüm kostümlerde tepsiden, adisyona,coptan,kelepçeye,stetoskoptan,vizit cetveline kadar her türlü aksesuar da mevcut.

Şimdi sevişmezsen ne zaman sevişeceksin orta direk.Aman Sabahlar olmasın....!

11 Ekim 2009 Pazar

Kadının Gösterişsel Değişimi ve Ekonomik Gelişimi..!

Çok değil,bundan 3 -5 yıl öncesini düşündüğümde,kadının üstündeki elbise,ayağındaki ayakkabı,boynundaki kolye yada tenindeki parfümün,parasal değeri ne kadar yüksekse,o kadar sohbete konu edilir,herkes kendinin yada sevgilisinin/kocasının/dostunun aldığı bu metanın ne kadar pahalı olduğunun vurgulamaya bayılırdı.

"Eşeğe altın semer vursan,eşek yine eşek"
özlü sözüne rağmen,beş para etmez,cahil,kültürsüz,seviyesiz kadınlar bile üstünde taşıdığı rakamsal değerin ona suni olarak kazandırdığı değerin kaymağını yerdi.
Ben dahil birçok adam,bu zamanda bile,devasa bir jeep'le köprü yolunda seyreden genç kadının mutlaka sağlam bir tokmakçısı olduğunu düşünüyor olması ise muhtemelen,"Ben Honda'ya binerken,elin kadını jeep'e biniyor" kıskançlığından ibarettir.

Gelelim kadının o günden bu yana geçirdiği gelişim ve değişime.

Neredeyse milletin gözüne gözüne sokmak için elbisesinin etiketini sökmeden gezenler,şimdilerde ucuza mal kapatma becerileriyle övünmekte,aldıkları bir malın ceplerinden ne kadar az bir tutarı alıp götürdüğünü başarı saymaktalar.

"Nasıl elbisem?40 liraya aldım".
"Kızıııımmm,Bodrum'da 60 lira dediler,aynı kolyeyi Sirkeci'den 15 liraya aldım".

Ha tamam.Şu da bir gerçek.Kadın kısmı indirim ve avanta kovalamakta erkeklere oranla daha takipçi ve başarılılar ama,100 liralık malı 40'a aldıklarında yaptıkları savingi,hemen ardından yaptıkları başka bir hareketle hibe edebiliyorlar.Örneğin 40 liraya 2 sene giyeceği ve kendi deyimiyle "Şahaneeee..!" olan bir ayakkabıyı ayağına geçirip,el kadar kreme 200 tl'yi lak diye yatırıyor.Bunu yapan kadın kendini yorum bırakarak ele verir mi onu bilemem ama :)

Kadındaki bu gelişim ve değişim uzun vadede erkeklerin de işine yarayacaktır kesin ama 1 - 2 seneye bu trend de biter gibi geliyor bana :)

9 Ekim 2009 Cuma

Ground Zero..!

Haşmetli,heybetli,devasa Maslak 3M Migros'un bu hale geldiğini görmek,kalbi olan herkesin içini sızlatmalı.

6 Ekim 2009 Salı

2 Ekim 2009 Cuma

Ben İbneleri Dövmek İsteyince Bana Kızanlar İçin..!

Hoş bu beni döver gibi duruyor ama,ilk yumruğu ben vurursam kalkamaz..!

Azis'den geliyor....
Zabravi Me......yani.....Unut Beni...!
Unuttum bile.

Rüştü'yü Bize Verin..!

1993 yılında,tam da Beşiktaş' la anlaştığı dönemde yaptığı trafik kazasında,bir arkadaşının öldüğü bu arabadan sağ çıktı ama,transferi suya düştü.Antalyaspor' da oynamaya devam ederken,Fatih Terim onu keşfedip milli takıma çağırdı.Fenerbahçe' ye transfer olması çok uzun sürmedi.
İlk 11'e girmesini, o dönem Fenerbahçe' nin kalesini koruyan Engin İpekoğlu' nun bacağının kırılması sağladı.Ardından 9 yıl boyunca Fenerbahçe' nin kalesini korudu.

14 Aralık 1999' da Pendikspor' a deplasmanda 1-0 kaybeden Fenerbahçe kupadan elendi.Maçın akşamında Dereağzı tesislerine dönen takım,tesis çıkışında taraftarların hışmına uğradı.Özellikle Rüştü' ye saldıran öfkeli taraftarlar,arabasının önünü kestikten sonra,kapısını açarak yumruk ve tekmelerle Rüştü' yü bir temiz sopaladı.

2007'
de Beşiktaş' a transfer oldu.

CSKA Moskova maçını kaybeden Beşiktaş' ı Sabiha Gökçen Havalimanı' nda karşılayan yine öfkeli Beşiktaş taraftarları,başkana ve yönetim kuruluna yumurta fırlatıp küfür etti.Taraftarların yöneticilerden talebi ise alışılagelmişti.

"Rüştü'yü bize verin".

Artık iyice şamar oğlanı olmuştu.
Allahtan,canı sıkılan,sinirlenen,kendini kaybeden taraftarın imdadına yetişecek bir Rüştü var.Darlanan iki tane yapıştırıp rahatlasın.Zaten bu tiple,yılan gibi bir hatunla evlendiği için,taraflı tarafsız her erkeğin inceden inceye kin beslediği bir arkadaşımızdır kendisi.

Rüştü Reçber halen Beşiktaş'ın sözleşmeli futbolcusudur.Işıl Reçber'le evli olan Rüştü,biri kız,bir erkek olmak üzere,2 çocuk babasıdır.

1 Ekim 2009 Perşembe

Köyden İndim Şehire..!

Yeni evimize aldığımız vitrifiye ürünlerini takacak olan sıhhi tesisatçı ile buluşmak üzere erken çıktım ofisten.Maslak' tan bindim,Beşiktaş' a doğru yol alırken,tam da Zincirlikuyu' da metrobüs durağının önünde durdu minibüs."Ulan" dedim "Bırak bu burjuva ayaklarını,karış halkın arasına nabız yokla son dönemin "IN" toplu taşıma aracında".

Nitekim alışmadık götte don durmaz misali,elimde bozuk para bilet gişesi arıyorum."Akbil olmadan binemezsin" dedi Kazım Karabekir' in silah arkadaşı olacak yaşta bir bey amca.Bir de hakir gördü ki beni hiç sormayın.Turnikeye yöneldim,önümde giden üniversitenin ilk yılını okuduğunu tahmin ettiğim kızın omzuna dokunup,parasını vermem karşılığında beni de akbiliyle turnikeden geçirip geçiremeyeceğini sormak için.

"Tabi buyrun,para gerekmez"
dedi."Olmaz" dedim,"Vereceğim parasını".

Kızın tavrı bir anda değişti,seri bir adımla uzağa attı kendini benden."Ama olur mu,lütfen!" demeye kalmadan hızlı hızlı yürümeye başladı.Bana sağda solda gördüğü kızlara asılan serseri muamelesi çekince delirdim bir anda.

"Ne ki bu anlamadım,bir ricada bulundum,sen de geri çevirmedin.Ben de karşılığını vermek istedim,neden böyle davranıyorsun dedim?"

"Eeeeeeh yeter be,bırak peşimi"
diye bir bağırdı,durakta bekleyen herkesin kafası bir anda bana döndü.

Başından beri çok yanlış bir seçim olduğunu o anda farkettiğim metrobüs durağında mal gibi kaldım orta yerde.Sinsi sinsi sindim bir köşeye.Bekledim ki o beni taşlamaya hazırlanan kalabalık,binsin gitsin.Ben yepyeni bir çevre edinerek,arkadan gelene bineyim diye.

"Not:Metrobüs'ün içi inanılmaz soğuk,klimalar max seviyede çalışıyor.Aka koltuktaki adam ölse,kokmaz"