30 Mayıs 2009 Cumartesi

Teşekkürler Zaymıns..!

En sonunda adamlar sesimi duydu.Şükürler olsun,erkek milletinin kadınlara gebe kaldığı sektörlerden biri olan gömlek ütüleme olayı çözüldü.

Siemens öyle birşey yapmış ki,muhteşem olmuş.Dolapta asmaya bile gerek kalmadı gömlekleri.Makineden çıkart,giydir arkadaşa,şişsin tıss,pıss,bassın sıcak havayı,giy çık.Hatta soğuk kış günlerinde,keyif olsun diye ısıt gömleği öyle çık.

Bıt bıt bıt söylenen kadın da kalmaz etrafta ütü yüzünden.Ama yine birşey bulunur tabi."Aldın getirdin bu kazulet gibi şeyi,koyacak yer yok,sığmıyor hiçbiryere"diye.O kadar da olsun varsın.

Gel gör ki kadınlarımıza buradan seslenerek,ellerini taşın altına sokmalarını salık vermek ve öğrendiğim kadarıyla satış fiyatının 1.600 TL civarında olacağını bildirmek isterim.Alın bu arkadaştan koyun eve.Hem ütü derdinden kurtulun,hem eşinizi,sevgilinizi,dostunuzu mutlu edin,hem de dolapta açılacak olan boşluğa ayakkabılarınızı yerleştirin.Bence fair enough.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Güvercin Uçuverdiiiiiii..!

Fındıklı Dia mağazasından,akşam kuracağım rakı sofrası için alışveriş yapmaya çıktım.Köşeyi dönüp merdivenlerden aşağı saldım kendim.Hemen solumda,ofislerinin arka kapısı olduğunu sandığım yerin önünde sigara içen ve bana "Pardon,bakar mısınız?" diye seslenen hatun kişiler yolumu çevirdi.

Köşede garibim bir güvercin,belli ki hasta yada sakat,sinmiş,korkudan titrer gibi,sabit bakışlarla duruyor.Sağda solda kediler,köpekler aportta."Yardım edebilirmisiniz,biz korkuyoruz kuşa dokunmaktan" dediler.Ben de çok hevesli olmadığımı ve cesur davranamayacağımı açık açık belirtmek yerine bön bön baktım kuşa biraz zaman kazanmak için.Onlar da anladılar tabi birkaç saniye sonra el kadar kuştan tırstığımı.

"Peki benden ne yapmamı istersiniz?"diye sordum.Cevap bomba gibi patladı."Bir şekilde uçuralım bu kuşu...!"
Yok artık.
Kendimi tv church'te ilahiler ve tanrı nidalarıyla kötürümleri yürüten,hastaları iyileştiren şovmen rahipler gibi hissettim.

Yok mu dedim evinde kuş besleyen kimse ofiste,çağırın onu gelsin alsın götürün veterinere.Çirkince olan,sen dur burada ben bi sorayım dedi,kıyasla daha güzelce olana.E benimde artık gitmem lazım,"Kusura bakmayın yardımcı olamadım"dedim."Aaa olur mu ne demek,önemli değil".Ardından da baştan aşağı gözlerini çevire çevire iki tur süzdü beni.İlla bir kuşu uçurmaya niyetlenmiş belli ki..:)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Solak Adam İçin Düz Vites Araba Kullanmak Ne Kadar Zordur..?

Peki aynı adamın solak oluşu ayaklarına nasıl etki eder?
Düz araba kullanırken zorluk çekiyorsa,otomatik araba kullanırken,hem gazı,hem freni sağ ayakla kullanmak da solak adamı zorlar mı?
Sağ ayağı gaza,sol ayağı frene gider mi?
İngiltere'de yaşayan solaklar ne kadar şanslı olduklarının farkındalar mı?
Türkiye'de solak adamın çektiği ızdırabı,İngilterede sağlak mı çekiyor?

Bu nasıl iş?

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Fikrimin İnce Gülü..!

Bursa'da üniversitede okurken,ev arkadaşım,babasından yalvar yakar aldığı parayla üst komşumuzun 68 model coupe Mercedes'ini satın almıştı.
O günlerde okul yolunda minibüse talim ev ahalisi,çocuklar gibi sevinmiş,minibüsten inip,mercedese bineceğimiz için heyecanlanmıştık.Hatta hepimiz öyle olmadığını bildiğimiz halde "Oğlum bu arabanın şekli,son model alfa'dan, bmw 3.20 'den fazla be kankaaa..!"diye tribe girmiştik.

Bir iki,gidip gelmeye başladık,otomatik vites,sunroof'lu,metalik gri,tek kapı merso'muzla okula.İlk başlarda tabi beklediğimizden daha fazla ilgi çekti,bazıları antika sanıp,çok para verdiğimizi falan da sandı ama havamızın sönmesi uzun sürmedi.
Çaaat diye bir ses,ardından tıssss,yükselen hararet ve kaputtan fışkıran dumanlar.Arka koltukta sınıfın en güzel kızı ve yanında götten bacak,sivilceli arkadaşı.Bağırış çağırış bir yandan,götten bacağın telaşı bir yandan,"Patlicak,patlicak..!".Ben bir yandan düştüğümüz duruma,bir yandan da kızların haline gülüyorum.

Uzatmıyorum,
arabanın radyatörü zaten arızalıymış.Yaptırması neredeyse arabaya verdiği para kadar tutacakmış.E naapcaz peki.Atsan atılmaz,satsan satılmaz.
Bulunan çözüm,içler acısı.Halimiz derbeder,minibüsle gitsek bundan iyi;
Önde 2,arkada 3 kişi,herkesin elinde içi su dolu birer pet şişe.Evden okula gidilen 12 km.2-3 kilometrede bir inip radyatöre su dolduran gerizekalı üniversite öğrencileri.

(Not:Resimdeki mercedes birebir bizimkinin aynısı)

10 Mayıs 2009 Pazar

Keep The Faith..!

Liseyi yeni bitirmiş,arkadaşlarıyla geçireceği yaz tatilinin heyecanını duyuyor,bir yandan da planlar yapıyordu.

Aniden rahatsızlanan annesinin karnı şişmeye başlamıştı.Sebebini bir türlü bulamadılar.Uzun tetkikler sonunda,az rastlanan bir tür olan mide zarı kanseri olduğu anlaşıldı.Hastalık oldukça ilerlemiş,müdahale için de geç kalınmıştı.Yine de bir ümit tedaviye başlandı.

Üniversite imtihanına girmekten vazgeçti,annesinin az kalan zamanını,onun yanında,onunla ilgilenerek geçirmek istedi.

Tedavinin 6.ayında,bir çarşamba günü evde otururlarken gelen telefonla fırlayıp hastaneye koştu.Babası beyin kanaması geçirmişti.Yoğun bakımda tutuluyordu.

Cuma sabahı babasını kaybetti.Acısını içine gömdü,annesine destek olabilmek ve onu güçlü tutabilmek için bir damla bile gözyaşı dökmedi.

Annesinin tedavisi umulandan daha iyi gidiyordu.İyileşmeye dair belirtiler artmış,sancıları azalmıştı.Geçirdiği bir dizi ameliyet ve yoğun kemoterapi ile geçen bir yıl sonunda an
nesi kanseri yendi.

Hayata sıkı sıkıya bağlanmak,yitirdiği babasının yasını tutmak ve annesine tekrar kavuşmanın mutluluğunu yaşamak isterken,5 ay sonra gelen metastaz bir ay içinde aldı annesini tüm hayallerinin içinden.Babasını kaybettikten 1,5 yıl sonra artık yalnız kalmıştı.18-20 yaş aralığı bu şekilde geçmişti.Kaybettiği şeyleri geri kazanma,yada yerine birşey koyma şansı da yoktu.

Kader diye birşey yok diyen varsa,gelsin yüzüme söylesin."İnsan kaderini kendi çizer" diyen anti-fatalist'ler ve neo-spiritüalist'ler,gelsin bana bunun resmini çizsin.

3 Mayıs 2009 Pazar

Olmadı Be Güzel Ablam..!

Ah be güzel ablam.Nasıl düştün sen bu yola.O kadar spor varken dünyada,nasıl gittin de bunları seçtin.Hiç yakışıyor mu?Birinin elinde 200 kg. ,asılmış da asılmış.Bar esnemiş hala kaldırıyor.Git kadınlığını yaşa,ne gerek var silkme,koparma heder ediyorsun kendini podyumda,ağırlığınca altın madalyan olsa ne çıkar.
Diğeri basmış steroid'i,ne göğüs kalmış ne kalça.
Böyle bir kadına bırakın dokunmayı,sohbet etmeyi bile geçiremem aklımdan.

Arabayla yapılması imkansız hareketler dalında da birinciliği kimseye bırakmaz güzel ablam.Kimi becerdiği haltın önüne geçip hatıra resmi çektirir,kimi da pompanın benzin parasına dahil olduğunu zanneder,yanında götürür.
Birçok kadından da duyduğum "Arabanın tek hamlede oradan dönebileceğini nasıl anlıyorsun?" sorusundan,kısa mesafeli navigasyon yeteneğinin kadınlarda olmadığı da bir gerçek.
Yan dikiz aynalarının aslında profilden kendini görme ve tavan aynasının da makyaj tazeleme amacıyla oraya yerleştirildiği inancına ve üstün parketme kabiliyetine hiç değinmiyorum bile.

Son olarak değinmek istediğim konuysa,şuursuz giyim kuşam tarzına.
Adı üstünde,bunun adı iç çamaşırı.Dışa çıktı mı amacını aşar,doğasına ter düşer.Üstelik şöyle bir durumda var.Bir erkek için,içinde ne olduğunu düşünmek,yani bilmediği şeyi kafasında canlandırmak ne kadar çekiciyse,düşündüğü şeyi tabak gibi görmek bir o kadar ucuz bir hava yaratır.Give them some time to imagine what's kept inside.

Ayrıca o üstünüze geçirdiğiniz, (tamam kabul ediyorum inanılmaz rahat ve sexy) kısa ve bol eteğin,dışarıda delice esen rüzgara rağmen her daim sabit duracağına dair düşünceyi de kafanızdan çıkarın.Böyle bir görüntü,etrafta gezinen öküzlere self-satisfaction malzemesi vermekten ve yanınızdaki adama kendini aciz hissettirmekten başka hiçbir işe yaramaz.Yine de giyin,ama evden çıkmadan evvel,parmağınızı yalayıp şöyle bir rüzgarı ölçün.