29 Ocak 2009 Perşembe

Common'a Koyduğum Dosya..!

Bizim ofisteki local network üzerinden ulaşılan ortak dosyalar var.Herkesin adıyla anılan dosyalar hep şu şekilde adlandırılmış.Common Ayşe,Common Ahmet,Common Mehmet vs.Ben de uyuzum bu common olayına.Ne zaman 3-5 kişi yüklense aynı dosyaya,sistem ağırlaşıyor.

En sonunda birgün patladım,"Ya bu kamına koyduğum dosyalara niye ulaşamıyorum?" diye.Ofis koptu.Open office in bokluğu.Telefonla konuşurken küfür bile edemiyorum istediğim adama.Herkes herşeyi görüyor,duyuyor.

O gün bugün darlandım mı,içimden küfür etmek geldi mi,alıyorum bir dosyayı,common'a koyuyorum.Allah kulu da ağzını açıp "Ne biçim konuşuyorsun sen?" diyemiyor doğal olarak.

25 Ocak 2009 Pazar

Saturday Night Potpourri..!

Eski işyerim 4.Levent'teydi.Şimdiki işyerim Maslak'ta.Evim de yıllardır Kadıköy'de.Bir türlü,oturduğu yakada çalışan şanslı insanlar kervanına katılamadım diye hayıflanırım yıllar yılı.Eski işyerimde servis de yoktu.Her akşam 4.Levent-Beşiktaş-Üsküdar hattından evimin yolunu tutardım.

Birgün iş çıkışı,dolmuş yada otobüs beklerken farkettim ki,yaklaşık 2,5 dakikada bir aynı otobüs geçiyor önümden.Aynı tıklım tıkış görüntü,aynı hat,aynı tip şöför ve binmeye çalışan aynı miktarda kalabalık.Bu ne dedim yaa?Nereden geliyor,nereye gidiyor bu otobüs,neden bu kadar rağbet var?Üstelik 2,5 dakikada bir geçtiğine göre arkadan gelenin boş olma ihtimali de var.Ama inanılmaz bir şekilde her gelen otobüs full.Merak edip bakmıştım internetten.Efsane hat 500T imiş bu otobüs.Tuzla'dan Cevizlibağ'a kadar,bir seferi 62 km ve tam 150 dakika sürmekteymiş.Sabah 04:30'dan gece 00:15'e kadar 3 dakikada bir kalkmaktaymış.İşte o an varoşların şehre nasıl aktığını anladım.Sabahın köründe servise başlayıp,gece yarısına kadar da hepsini toplayıp evlerine dağıtırmış meğersem.
Müge'nin bir yazısında bahsettiği üzere,Turkcell'in call center'ı ömür törpüsü hakikaten.Ama son zamanlarda dikkatimi çeken bir şey var.Benim hattım babamın üzerine.Ben daha lise 2.sınıftayken ailede tek cep telefonu babamınkiydi.Benim cihaza çökmem uzun sürmedi ve doğal olarak da numara sağa sola dağıtılıp sahiplenildi.Eskiden hatla ile ilgili bir işlem yapmak için aradığımda "Güvenlik amacıyla mutlaka talimatları hat sahibinin vermesi gerekiyor"söyleminin yerinde yeller esmekte.Bana nasıl hitap edileceğine karar verilmesi için adımı söylemem,konuşma ve sms paketlerimi sorunsuz almamı sağladı.Herhalde,güvenlik endişesi kalmadı artık Karamehmet'in.Rekabet kızışınca,şirket politikası ve prensibi hikaye oluyor demek ki.
Önceleri Acun Firarda programıyla dünyayı gezdi adam,sonra da telif hakkını satın aldığı programlarla hem sadık bir izleyici kitlesi,hem de hatırı sayılır bir servet sahibi oldu.Var mısın Yok musun'a Christina Aguilera ve 50 Cent'i getirdi.Yarın akşam da Adriana Lima gelecekmiş.Şahsen Lima gibi bir kadınla çok yakın durmak,hele hele yatmak falan asla istemem.Sonrası çok sakıncalı.Bir kadın hoşuma gider,bakarım falan,kendini nimetten sayar,havalara girer,sağındakini,solundakini dürter,üff püff,klasik türk kızı tripleri.Valla dayanamam tekme falan atarım o haline Adriana'dan sonra.

Yarışmaya bakarken alttan bir banner çıktı."Var yaz bilmem kaça gönder,Var mısın Yok musun başlarken cebine uyarı gelsin".Bu nedir abi şimdi.Cahil halkı söğüşleme üstüne kurulu pazarlama tekniklerinde son nokta.Zamanında da "Kısmet yaz yolla kısmetin cebine gelsin"görmüştüm.
Yuh diyorum başka da birşey demiyorum.

21 Ocak 2009 Çarşamba

Men Walk,Women Talk..!

Futboldan konuşurken Fenerbahçe'den,paradan konuşurken,pariteden,borsadan,faizden,kadınlardan konuşurken de kumraldan,esmerden konuşurum.Guiza'nın pasından,doların artışından,kumralın nazından dem vururum.Sohbete iştirak edenin de,topun gelişine vuranına vurulurum.

Erkekler başka nelerden konuşur ki zaten? Sanki kadın-erkek ırkı fi tarihinde bir anlaşma yapmış,erkekler bu 3 konuyu seçmiş,gerisi de sizin olsun demişler.

Kadınların dağarcığı aklınıza gelebilecek her türlü şeyden bahsedebilecek kadar geniştir.Ve yeri gelir,turşu kurmanın bile akılalmaz derecede eğlenceli bir sohbet konusu olabileceğine tanık olursunuz.Yanağımızdaki sivilceden,çamurlu paçamıza,içtiğimiz içkiden,yediğimiz naneye kadar herşey,kadının dilinde mızrak olur,zaman zaman göğsümüze,zaman zaman da sırtımıza saplanır.Ve kadınlar tahmin ettiğimizden çok daha fazla bilgiyi paylaşır hemcinsleriyle.

Yemekte garsonun arkasından ettiğiniz küfür,siz tuvalete gidince hemen bildirilir gerekli mercilere.Bir gece önce sergilediğiniz üstün performans(cemaat içinde çeşitli asılmalara yada yanaşmalara
sebebiyet verme tehlikesine karşı,sadece en yakın arkadaşlarla)sıcağı sıcağına paylaşılır.Kötü performans içinse,zaman,mekan,kişi farketmez.Toplu ayıplama seansı düzenlenir.

Anlatma ihtiyacı,solumak,beslenmek gibi doğal bir ihtiyaç olmuştur artık.


Başlığa da gönderme yapma mahiyetinde;Tartışma ve kavga,erkeğin yürüyüp gitme,kadınınsa çemkirip eteğindeki taşları dökme,bir nevi içindeki irini kusma merasimidir.Çünkü erkek konuştu mu,kadın daha da celallenir.Erkek sustu mu,bu sefer de"Birşey söyle,susup durma,beni daha çok delirtme!"nidaları infial yaratır.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Triple H...(High Heels Heaven)..!

Tamam,bütün erkekler,kadında topuklu ayakkabıyı,özellikle de yaz aylarında,açık olanlarını çok sexy bulur.Ben de bulurum ne yalan söyleyeyim.Hatta işi biraz daha ileri götürüp,güzel ayaklı kadınlara karşı daha bir toleranslı ve hoşgörülü olduğumu itiraf edeyim.Kadında önemli bir detaydır ayak ve ayakkabı.O yüzden "Bir kadının asla yeterince ayakkabısı yoktur"lafına sonuna kadar katılıyorum.

Ama bir de şu açıdan bakmak gerekir.Boyu,topuksuz 1,78 bir kadınla beraberseniz ve sizin boyunuz taş çatlasa 1,73 se,bir de üstüne üstlük,her mağazaya girişinizde yüksek pondlu ayakkabılar deneyip,devamlı size fikrinizi soruyorsa,bu sizin zevkinize verdiği değeri mi gösterir,yoksa aradaki basınç farkına gönderme midir?

Bu sorunun cevabını ben henüz bulamadım ama eğer günün birinde birbirimizden koparsak,ona ayrılık hediyesi olarak Mango'da çok beğendiği ama arıza çıkarttığım ve şükürler olsun 40 numarası olmadığı için alamadığı o ayakkabıları verip,efendi gibi çeker giderim.

15 Ocak 2009 Perşembe

Bugün Neler Oldu..?

Ofise geç kaldım.Arkadaşımı arayıp çekmecemdeki kravatımı resepsiyona bırakmasını istedim.Her zaman olduğu gibi resepsiyondaki kızın arkasında duran askıya montumu asıp,raflardan elime geçirdiğim herhangi bir kağıtla,08:00 den beri ofiste olduğum imajını vermek adına kahve makinasından espresso mu alıp masama doğru yürümeye başladım.

Bir gece evvel eve uğramadığım için üstümdeki kıyafetlerin aynı olduğunu insanların farketmesi uzun sürmedi.Zaten ne zaman aynı kıyafetle gelsem farkediliyor.Oooo nerdeydin dün gece takılmaları.O kadar meraklı ki insanlar ne yaptığıma ne ettiğime,sinir oluyorum.

Öğlen arasında Caffe Nero'da ,güzel kadınların aldatmaya daha meyilli olduğunu öğrendim.Hakikaten,ne kadar da yeni bir haber.Çirkin kadının da alıcısı var tabi,ama güzel kadına ilginin daha fazla olması ve bu ilgiye çok da fazla karşı koyamayabilecek olması durumu,hiç de yadırganacak bir durum değil.Tabi aldatılan ben,aldatan da benim güzel kadınım olmadıkça.

Aynı masada oturduğum kadınla mesajlaştım.Arkadaş ortamında gayrimeşru ilişki yürütüyormuşum gibi hissettim.Hoşuma gitti.Sonra o kadar da gayrimeşru olmadığını öğrendim.Meğer masadakilerden biri haberdar,diğeri bi'haber miş.Onu da sevdim.

Akşam duş alırken,bir anda ruhum bedenimden ayrılıyormuş gibi hissettim.Yarım metre yukarıdan bedenimi seyredermiş gibi oldum.Vücudum bana çok yabancı gözüktü.O sırada ışıklar kırpışmaya başladı."Bismilaahir.."diye kendimi sabunlu şekilde küvetten dışarı attım.Çok korktum.

P.S. Yarın cuma,enseyi kapa.....muhahahahah!!!

13 Ocak 2009 Salı

Bu yazıya ne başlık koyacağıma karar veremediğim için,neredeyse yazı kadar uzun bir başlık yazdım..!

Yakın zamanda,tanıdığım insanlardan duyduğum birşey var.Yaşadıkları hayattan sıkılmış,istediği şeyleri yapamamaktan şikayetçi,tatmin duygusundan uzak ve hala girişimci,idealist düşüncelere sahipler.Fakat uygulamaya geçmeye ne halleri var ne de istekleri.Öyle bir bıkkınlık yani.

Kimseyi kınamak,ayıplamak için söylemiyorum bunları.Ama sevdiğim insanların bu ruh halinde olması beni üzüyor.Çünkü yakın çevremde olan insanlara,hayata bakış açıları,duruşları,tepkileri ve zekaları yüzünden hayranım.Tabi bunlara ek olarak güzelliklerine de hayran olduğum insanlar var.

30.yaşgünüm yaklaşırken düşünmeye başlamıştım.Benim de bıkkın,herşeye boşvermiş dönemlerim yaklaşıyor mu diye.Ama çabuk atlattım sanırım bu tribi.Daha bir hevesle sarılmaya başladığımı görüyorum elimdekilere.İşime,gücüme,kendime,arkadaşlarıma,hislerime,isteklerime...

Şikayetçi değilim tabi.Ama istiyorum ki bu heyecanımı paylaşmak ve biraz da bulaştırmak.İdeallerimin ve isteklerimin peşinde eskisi kadar fuleli koşmuyorum ama hadım edilmiş köpeğin eve gelen misafire sürtüne sürtüne orgazm olma çabası içine girerek düştüğü çaresiz duruma da düşmek istemiyorum.

İtiraf da ediyorum.Yaşlanmaktan korkuyorum.Ama sadece fiziksel olarak.O yüzden kendime daha bir profesyonel bakmaya başladım.Bioxcin,nemlendiriciler,göz ve boyun için sıkılaştırıcı,kırışık önleyiciler,kütikül temizleyiciler.

"Serbest piyasa ekonomisi,kendine bakacaksın ki rekabetten geri kalmayasın"der sevdiğim bir kadın.Çok gülerim bu lafa ama son derece doğru da bir laf.
Ben de "Esneyeceksin,ama kırılmayacaksın"derim.Şartlar ne gerektiriyorsa onu yapacaksın.


Birşeyi yapmak istediğimde eskisi kadar detaylı düşünmüyorum.Yapacaksan yap diyorum.Bugüne kadar bin tane hata yaptım.Aldığım dersler yetmiştir herhalde artık bana.Yanlış da olsa yapmak istiyorum birşeyleri.Yaptım ama yanlıştı demeyi,yapsa mıydım acaba demeğe yeğlerim ve doğru çıkmasını ümit ederim.Riski alacaksam şimdi alırım.Kaybedecek fazla birşeyim yokken.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Yetenek Avcısı..!




Heroes'da henüz işlenmemiş ve kimsede rastlamadığımız yetenekler arıyorum.Fikri olan varsa yorum babında yazsın bi zahmet..!

11 Ocak 2009 Pazar

Estimating Species Vol.1..! (Men vs Women)

Kadınlar değerlendirme konusunda erkeklere nazaran daha başarılılar sanırım.Çünkü kadınlar ilk celsede,genelde,oturma-kalkma,konuşma ve tavır gibi şeyleri değerlendirirken,erkekler için kriterler daha fiziksel ve yüzeysel oluyor.Derin bir yırtmaç,uzun burunlu topuklu ayakkabı veya sapsarı dalgalı saçlar erkeğin kadına yaftasını yapıştırması için yeterli sebep."Taş gibi hatun.!"

Kadınlar daha mı şanslı ne?Bir üstteki paragrafta yazdığım şekle girmiş bir kadın,ne kadar ağzını yaya yaya da konuşsa,görüntüden başka birşeyi içinde barındırmıyor dahi olsa,ilgi odağı olmayı ve erkeklerin çevresinde toplanmasını sağlayabilir.

Ama erkeğin aynı sahneyi yakalayabilmesi için,kırk fırın ekmek yemesi gerek maalesef.Maalesef dedim ama,dediğime de pişman oldum.Bu durum,beni ve hemcinslerimi her daim kendini geliştirme zorunluluğu içerisinde bırakıyor ve bu bence kötü birşey değil.Evet evet,iyi ki de durum böyleymiş.Pahalı bir takım ve yakışıklı olmak yetmemeli zaten.Tatlı dilli,kibar ve düşünceli olmalısın,oturmayı kalkmayı,nerede ne konuşacağını,nasıl davranacağını bilmelisin ki,karşındaki insanda iyi bir intiba bırakabilesin.Ve sonrasında da yaptıklarınla da bu ilk intibayı destekleyebiliyor olman lazım.Yoksa o da hikaye.Neyse ki,bunların hepsi bende mevcut :D

Kadında istemeden bırakacağın bir intibayı değiştirmek yada düzeltmek çok zor olabilir.Saçma bir olaydan dolayı yediğim,kavgacı,agresif adam damgasını hala atabilmiş değilim üstümden :)

Olmadığı gibi gözükmeye çalışarak kadınları etkilemeye çalışan adamlara da çok gülüyorum ne yalan söyleyeyim.İnanılmaz komik duruyorlar ve bence aklı biraz çalışan bir kadın da bunları yemiyordur bence.Ayrıca ne zor iştir o.
Düşünsene;Adam tıbbi mümessil ama havalar beyin cerrahı.Dur bakalım bi,makul ol.Sana tıbbi mümessilken vermeyen hatun beyin cerrahı olduğun zaman da vermesin.Üç gün sonra,sana gelip "Amcama beyin nakli lazım yardımcı olur musun?" dediğinde ne yapacaksın?Mayo Clinic'ten okuya okuya açarsın artık kafatasını.

4 Ocak 2009 Pazar

Coffee House Mash-Up..!

Cumartesi öğlen,kiralık daire arayışları içerisinde gezinirken,hem biraz ısınmak hem de sıcak bişeyler içmek için bir mahalle kahvesine girdim.Ortalardan bir masaya oturdum.Önce biraz etrafımı seyrettim,sonra kahve ahalisi sırayla beni seyretmeye başladı.En genci kırklı yaşlarının sonlarında,genelde kirli sakallı ve gözlüklü insanlardan oluşan bu kalabalık,kulağında küpe,kısa saçlı,apoletli kabanlı ve fötr şapkalı bu adamın ne iş olduğunu sezmeye çalışıyordu.

Mekana,alışılagelmiş dev ekran televizyonlar,sinmiş ve ağırlaşmış tütün kokusu ve taze demlenmiş çayın buharı hakimdi.Bir ara arkamdaki kalabalık hızlı bir şekilde sandalyelerini sürüyerek gürültülü bir şekilde ayağa kalktılar.Aha dedim,koluma girip yaka paça beni dışarı atacaklar.Meğerse dip taraftaki masaya okey'e geçiyorlarmış.İçimden nedir bu heyecan diye düşündüm.Yeni birşey değil ki.Belli,yıllardır aynı tayfa,aynı yerde,aynı oyunu oynuyorlar.

Onlar beni kendi halime,ben de onları kendi hallerine bıraktıktan sonra,bir bardak çay söyledim ve dikkatimi giriş tarafındaki,daha temiz yüzlü ihtiyarların oturduğu masaya çevirdim.Konu,klasik ülke meseleleri.Bu sırada,daha sonradan 84 yaşında olduğunu öğrendiğim amca sinirle masaya yumruğunu vurdu ve malum devlet adamınını ve partiyi destekler nidalarla kendinden geçti.Karşısındaki dur sakin ol diye
meden,amcada kayış hepten koptu ve mekandaki herkese sallama moduna geçti.Ben,kahve adamı olmadığım ve bu ortamların raconuna yabancı olduğum için,durumun sıradan mı yoksa vahim mi olduğuna karar verebilmek için çırpınırken,okey masasında bir ıstaka devrildi ve başka bir amca,fikir çarpıştırmak için masaya yanaştı.

Aydın Doğan'ın devletten almak istediği araziden başlayan tartışma,Berlusconi ve Putin'e çekilen peşkeşlere vardı.Eskiden,Adalar'dan Moda'lardan sevgilileriyle denize giren insanların şimdi sokaklarda elele yürüyemediğine kadar geldi.Derken benim sesini açık unuttuğum telefonum cıp tıs cıp tıs bangır bangır çalma
ya başlayınca bütün kafaların tekrar bana dönüş hızı inanılmaz oldu.Mekan karışacak ben yavaş yavaş yolumu alayım derken,mekan sahibinin masaya getirdiği 52 bir anda herkesi sandalyesini düzeltip masaya yüzünü döndürmeye yetti.Kağıtlar karılmaya ve dağıtılmaya başladı.Ortam sakinleşti,benim biten çayım bir anda el çabukluğuyla tazelendi.Benim 30 dakikalık ziyaretimde bu kadar şey vuku bulduysa,allah bilir bütün gün ne absürdlükler oluyordur bu mekanlarda.Ama merak ettim,kahve insanlarını alıp Nero'ya,Gloria'ya,seni beni de alıp kahveye koysalar nasıl olurdu acaba?

3 Ocak 2009 Cumartesi

Childhood Flavors..!

Cadde çift yöndü.
Beçoland diye çocuk dostu bir mağaza vardı.
Pizza Teras dolup taşardı.
Kral ve Ben ilk açıldığında Pizza Teras'ı batırmış,ardından da kendi batmıştı.
Yine de en popüler mekanlar Kristal ve Barış Büfe'ydi.
Dido piyasanın tek hakimiydi ve şimdiki Kit-Kat'a daha o zamanlardan ilham veriyordu.
Şemsiye Çikolata en dayanılmaz tadındaydı.
Uzaktan kumandalı arabalar kablolarla oynanırdı.En uzaktanı 2 metreydi.
Çoğu çocuk kaydıraktan kaymayı,ztepe parkındaki timsah kaydırakta öğrenirdi.
Pinokyo bisikletler hala Bmx'lere direniyordu.Coca-Cola,cam depozitolu şişede 1.5 litrelik tek formattaydı.
Elvan Gazoz Coca-Cola'nın tek rakibiydi.
Kahverengi şişede Tamek meyve suları hep üçüncü tercihti.
Şişe kapağı koleksiyonunun çocuklar arasında paha biçilemez bir saygınlığı vardı.
Kırmızı alüminyum kapaklı Sek günlük süt her sabah kapıda beni karşılardı.
Tipitip ve Dandy tek çiğnediğim sakızlardı.
En sosyetik semtlere bile ayı oynatıcısı uğrardı.
Kukalı saklambaç,hem katılımcı hem de rating rekorları kırardı.
Adela soyulmamış sosis,ta ki Maret çıkana kadar pazar sabahı kahvaltılarının vazgeçilmez bir parçasıydı.