30 Kasım 2008 Pazar

Certain Situations - Different Reactions

Kadın: Ay hayatım,dışarı vurdu topuuuuu..!
Erkek: Vay a.q. o topa öyle mi vurulur hayvan..!

Kadın: Afedersiniz,hesabı alabilir miyiz acaba?
Erkek: Şef....şef...şeeeeef!Hesabı alıver.

Kadın: Merhaba!Domatesin kilosu ne kadar?
Erkek: Birader kaça domates?

Kadın: Sevgilimin yeni arabası çok sessiz,insan gittiğini bile hissetmiyor.
Erkek: Oğlum asfaltta yağ gibi akıo araba,yengenin aklı gitti.

Kadın: Haftasonu Polonezköy’e gittik.Yedik,içtik,eğlendik.Sessiz sakin valla kendime geldim.
Erkek: Haftasonu Polonezköy’de bir rakı içtim,bir rakı içtim.Üstüne sabaha kadar 5 posta,kendime geldim.

Kadın: Yakın mesafeye gidicez şöför bey farkeder mi?
Erkek: Bostancı gündüz?

25 Kasım 2008 Salı

Sevmediğim Şeyler Vol.1

  1. Açılmayan telefonları.
  2. Cebimde şıkırdayan çoğunluğu 10 kuruş olan,bi avucu doldursa da hiçbirşey almaya yaramayan bozuk paraları.(aynı zamanda 5 yada 10 liranın yanında biraz daha koparabilmek için para üstünü bozuk getiren garsonları)
  3. Gümüş küpe takan kadınların,küpelerini çıkardıklarında kulak deliklerinde oluşan gri gümüş pasını.
  4. Atiker'in sunduğu Kurtlar Vadisi'ni.(Turkcell sunarken daha iyiydi)
  5. Islak ve çamurlu zeminde yürürken paçalarıma sıçrayan çamuru ve buna engel olmak için paytak paytak yürürken ne kadar nerd göründüğümü düşünerek hayıflanmayı.
  6. 17:55 te istenen son dakika raporlarını ve o raporu bitirmeden ofisi terketmeyi.(biraz tezat var ben de farkettim)
  7. Francis Ford Coppola'nın 1979 tarihli başyapıtı "Apocalypse Now-Redux" un tam tamına 202 dakika sürmesini.
  8. Volkan'ın zamanlama hatası yüzünden yediği golleri.
  9. Sabah daha güneş doğmadan,kalorifer yanmadan,hoca minareye çıkmadan uyanmayı.
  10. BİM Birleşik Mağazalar A.Ş.'yi.
  11. Tenime batan,kaşındıran,darlayan,terleten yün kazakları.
  12. Rakı masasında her tabakta biraz biraz kalmış binbir çeşit mezenin oluşturduğu kalabalığı.
  13. Tabağımdaki mezelerin birbirine değmesini,kavunun suyunun patlıcana karışmasını.
  14. Sevmediğim daha binlerce şey yazabilecek olmayı :)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Just An Ordinary Weekend..!

Pembe fırfırlı iç çamaşırı,askılı beyaz t-shirt ünden omzuna düşmüş sütyen askısına nazire yaparcasına neon ışıkları gibi parlıyordu Cihangir'deki otel odasının camından sokağı gözlerken.Her zaman olduğu gibi soğukkanlı ve seksiydi.

Ona bakarken,ne istediğini bilen bir kadından daha çekici birşey olamayacağını birkez daha anladım.

Bütün gece yatağın iki ayrı ucunda hiç konuşmadan yatmış,bölük pörçük sızmalarla ve anlamsız rüyalarla boğuşmuştuk belli ki.Şehirdeki boş son otel odasını paylaşmak zorunda kalmış iki yabancı gibi.

Fırtınanın tokat gibi suratında patladığı bir gecenin sabahında,İstanbul sokakları güneşe ve kış serinliğine uyanmıştı.Yerler çoktan kurumuş,dağılan çöp tenekeleri yollara saçılmıştı.

Sokağın başında görünen siyah jeep suratında çocuksu bir gülümseme oluşmasına sebep oldu.Oturduğu yerde bir yılan gibi gerildi ve pembe ojeli parmaklarını çelikle buluşturdu.Perdenin arasından sızan gün ışığı tam kalçalarına doğru ayarlanmış bir spot lambası gibi aydınlattı kıvrımlarını.Bu işi daha önce defalarca yapmış olmasına rağmen heyecanından hiçbirşey kaybetmemiş olması beni de heyecanlandırıyordu.Ama haklıydı.Heyecanını kaybetmemek bu işin olmazsa olmazıydı.İnsan heyecan duymayacaksa o tetiği çekmenin de bi anlamı kalmazdı.

Sabırsızlanmaya başladığını hissettiğim anda,kısık bir sesle "Henüz değil" dedim.Vücudundaki tüm kasların gerildiğini görebiliyordum.Önümdeki laptopun şarjı kritik seviyeye inmek üzereydi.Ve üç dakika içinde hesaba yatacak olan parayı görmezsem şişman adam birgün daha yaşayacaktı.Benim bu işi sadece para için yaptığımı düşününce,kendimi onun yanında küçük düşmüş hissettim.Bugüne kadar bana hiçbir iş için ne kadar para aldığımızı sormamıştı.Ona verdiğimle yetinir,gerisine karışmazdı.Ama doğruydu.Ben bu işi para için,o ise heyecan için yapıyordu.

Tam da laptop u kapatıp "Hadi gidiyoruz,ihtiyarın şanslı günüymüş" diyecekken,banka onayının her zaman çıkardığı ve aşina olduğu sesle birlikte tetiği çekti.Bağrışlar sokağın ötesinden geliyordu."Tam isabet" diyerek kendini yatağa,yanıma attı.Sanki az önceki kadın gitmiş,yerine lise mezuniyetinin ertesi gecesini yaşayan bir kız çocuğu gelmişti.Saçındaki tokayı bir kenara fırlatıp attı ve kafasını göğsüme yasladı."Acıktım,hadi bişeyler yiyelim" dedi.

Laptopumu kapatıp çantama kaldırırken o da beyaz külotlu çoraplarının üstüne kısa kot eteğini giyiyordu.Canas'ını demonte etmeden duvarın kenarındaki kontrbas kutusuna kaldırdı.

Otelin kapısından çıktık.Sokağın ilerisindeki hengameye alaycı bir bakış attı ve elimi tutup "Teşekkürler Mr.Sweettalker" dedikten sonra beni dar sokakların arasından,yaşlanan şehrin kalabalığına doğru sürüklemeye başladı.

8 Kasım 2008 Cumartesi

Sevdiğim Şeyler Vol.1..!(welcoming the winter)

  1. Soğuk kış günlerinde İstiklal'de mağaza vitrinlerini seyrederken nefesimin,sigara dumanıyla karışıp yoğun gözükmesini.

  2. Dışarda çok üşüyüp de kendimi ocakbaşına attığımda,ateşte ellerimi ısıtırken oluşan karıncalanma ve kaşınma hissini.

  3. Bilgisayar başında çalışırken içtiğim kahvenin dumanının gözlüklerimin camında yaptığı buğuyu ve birkaç saniyeliğine de olsa çevreme o buğulu gözlerle bakmayı.

  4. Rakı masasında yanıma yaklaşan piyangocudan,masadaki insan sayısı kadar bilet almayı ve her birinin benim için birer bilet seçmesini.

  5. Sabah uyandığımda camı sonuna kadar açıp,soğuk ve temiz havayı içime çekmeyi.

  6. Sevdiğim markaların kışlık koleksiyonlarında yünden çok merserize ye yer vermelerini.Ve aynı zamanda alışverişi yaparken kredi kartı hesabımın tam da birgün önce kesilmiş olduğunu farketmeyi.

  7. Taksicinin,gündüz açtırma talebimi hiç yadırgamadan ve zorlamadan kabul etmesini.

  8. Eve döndüğümde emektar bakkalımın hala açık olmasını ve sigara alabilmeyi.

  9. Verdiğim pizza siparişinin belirtilen süreden (max.30 dk)önce gelmesini.

  10. Yukarıda saydıklarımın hepsinin birden aynı günde olmasını :D