27 Eylül 2008 Cumartesi

Kadın-Erkek "Moda-Futbol"

Erkeklerin futbol,kadınların moda sohbetleri,iki cinsi çoğu zaman,atışmalarla başlayan ve sonunda kapı çarpmalara kadar giden ateşli tartışmalara sürükleyebiliyor.

Bir kadının modayı takip etmesi,kafa dengi bir hemcinsini yakaladığında en geç üçüncü sıradan sohbet sıralamasına giren moda olgusu beni o kadar da rahatsız eden birşey değil.Çünkü aynı ortamda zaman geçirdiğim kadınların modayı yakından takip etmesi,neyin trendy,neyin oldfashioned olduğunu bilmesi hoşuma gider.Ayrıca gardrobunu en fazla 6 ayda bir yenileyen bir kadın ise baştacıdır.Faturaları ben ödemediğim sürece tabii ki :)

Ama mevzu futbol olduğunda,ki çoğu uzun saçlı,yüksek topuklu tayfaya Yeni Zelanda kadar uzak bir mecradır,tahammülsüzlük had safhadadır.Zira en dişli futbol düşmanı dişi bile yeri gelir "Nasıl koydular Fener'e?" babında işleyebilir beyninize.(u got it:)

Nasıl bir kadın alışverişte yanında bir adamı sadece torbaları taşıtmak için isterse,çoğu erkek de yanında oturup maç izlemeye meraklı bir kadından pek haz almaz zaten.Futbol erkek erkeğe yada yalnız başına yaşanması gereken bir keyiftir.

Halbuki bir erkeğin iş,sosyal yaşam ve hatta yatak performansı Fenerbahçe'nin kazanmasıyla yada kaybetmesiyle doğrudan ilişkilidir.Kazanılan bir maçın ardından sergilenen kötü futbol bile erkeği derinden yaralayabilir ve ileride tedavisi zor sorunlara yol açabilir.Futbol erkekler için bir terapidir.Erkeğin beklentisi sadece bu terapiye biraz saygıdır.Fazlası değil...:)


22 Eylül 2008 Pazartesi

İşimdeyim..gücümdeyim..!

Birçoğumuz iş hayatında yabancılarla aynı ortamda veya iletişim halinde çalışmak durumunda kalıyoruz.Bu durum bazıları için katlanılmaz bir zulüm,bazıları içinse çok keyifli olabiliyor.

Adamların prensipleri,çalışma ahlakları bizden çok farklı.Kapanıp bir işle ilgilenirken gözleri etraftaki hiçbirşeyi görmüyor.Bizim insanımızda böyle birşey yok.Araya girebilecek,konsantrasyonu interrupt edecek her türlü etkiye açığız.Sonra hep"Kendimi bir türlü işe veremedim.Bir ordan bir burdan böldüler"serzenişleri.Sonuç:Ya yarım kalmış parça pinçik bir sürü iş,yada hava kararıncaya kadar uzayan sıkıcı ofis mahpuslukları.

Adam kapısına geleni rahatça refüze edip kaldığı yerden devam edebiliyor.Ve bu onun için çok doğal birşey.Çünkü he's onto something right now & he needs concentration.Gururu kırılıp kapıdan boynu bükük ayrılanlar mı istersiniz,masasına dönüp akla hayale gelmez sinkaflar sallayanı mı?Biz aman ayıp olur diye her seslenene,her mail atana anında cevap verme derdinde.

21 Eylül 2008 Pazar

30 Something

30. yaşgünü hediyemi 21/09/2008 saat 00:00 da İstiklal'de yürürken aldım.Belki de hayatımın en ilginç doğumgünü enstantanesiydi.Aynı zamanda bir kadının devamlı saatine bakmasının,sıkılmasından,o ortamdan kaçmak istemesinden farklı anlamlara da gelebileceğini o an öğrendim :)

Bugüne kadar başardıklarımdan duyduğum hazzı,başaramadıklarımdan duyduğum hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp yoluma boş bir bavulla devam etmeyi planlıyorum.Ne kadar kolay ve ne kadar gerçekçi olur bu bilmiyorum ama denemeye değer olabilir.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Nowadays

Düşününce o kadar şey var da,yazmaya gelince insan neden tıkanıyor."Ne bekliyordun ki?" diye soruyorum kendime.Ağzımdan çıktığı kadar kolay çıksaydı parmaklarımdan muhtemelen bu kadar beklemezdim blogger candidate olmak için.

Haaa bu arada bana kalsa belki de hiç cesaret edemezdim.Bir ilham perisi var bu aralar etrafımda.Beni,önceleri sigara molalarında,ardından asansör kapılarında yakaladı.Ben de onu birkaç gece önce Mono'da yakaladım.Onun deyimiyle "tanışıklık"ımız o geceden bu yana.Öncesi yok.Sonrası....belki sonra:)

Çok da yaratıcı bir evresinde değilim hayatımın.30 olmak çok uzaktı önceleri,ama oluyorsun el mahkum.Bir garip hissettiriyor gerçekten.Eleği duvara asmış tayfa çok sitemkar."Sen daha şimdiden böyle diyorsan...ohoooo..!" replikleri.Hak veriyorum ama 5 sene kalmış topu topu küçük rakı kıvamına.

Geç de olsa ben de burdayım.

Bilginize.